Hikâye, Veri Derleme: Scrolli Haber Stüdyosu, Demeç: Ahmetcan Uzlaşık
ABD’de gizli UFO programları ve örtbas edildiği iddia edilen kanıtlar, yeni belgesel The Age of Disclosure ile yeniden ülke gündeminin merkezine oturdu. Eski Pentagon yetkililerinden kongre üyelerine kadar uzanan tanıklıklar, Washington’da yıllardır süren sessizlik duvarını zorlayarak siyasetin üzerinde görünmez bir baskı kuruyor. Trump yönetiminden beklenen olası bir “ifşa adımı” ise, ABD’nin UFO tartışmalarında tarihi bir kırılma noktasına mı yaklaştığı sorusunu yeniden alevlendiriyor.
ABD'de, 1910'lardan itibaren silindir ya da puro şeklinde UFO'lar görüldüğüne dair ilk görgü tanığı raporları ortaya çıkmaya başladı.
Fakat her şey 1947'deki Roswell olayından sonra değişti. UFO gözlemi yaptığını iddia edenlerin sayısı tüm ülkeye yayıldı. Uçan disk (Flying Saucer) gözlemleri arttı.
1950'lerden bugüne gözlem sayıları ülke geneline yayıldı. ABD bugün dünyada en fazla UFO gözlemi yapılan yer.
Günümüzde UAP (UFO)'lere dair gözlemlerin etkisi eyaletlerin sınırından ABD siyasetine uzanmış durumda.
2025 yılında gösterime giren “The Age of Disclosure”, ABD devletinin UAP (UFO) programlarıyla doğrudan çalışmış üst düzey isimleri bir araya getiriyor: Eski Pentagon yetkilisi ve belgeselin yarı anlatıcısı konumundaki Luis Elizondo; yıllarca UAP vakalarını hükümet adına araştırmış savunma yetkilisi Jay Stratton; eski Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper; ve bugün ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Marco Rubio bu listenin en görünür aktörleri. Toplamda 34 üst düzey isim, hem Kongre’de hem istihbarat teşkilatlarında hem de savunma bürokrasisinde edindikleri bilgileri ilk kez kameraya anlatıyor. Farah’ın üç yıl boyunca gizlilik içinde yürüttüğü çekimlerde özellikle Elizondo ve Stratton’ın tanıklıkları, belgeselin omurgasını oluşturuyor.
Filmde öne çıkan temel iddialar ise üç başlıkta toplanıyor: ABD’nin onlarca yıldır UAP’lere dair kritik bilgileri kamuoyundan sakladığı; bazı yetkililerin “insan dışı araçlar ve varlıklar” gördüğünü açıkça ifade etmesi; ve bu gizliliğin aslında küresel güçler arasında UAP teknolojisini tersine mühendislik yoluyla çözme yarışından kaynaklandığı. Belgesel, hem siyasi figürlerin hem de istihbaratçıların dile getirdiği bu iddiaları tek bir anlatıda birleştirerek, Washington’ın UFO tartışmalarındaki baskıyı daha fazla taşıyamayacağını ima eden dramatik bir çerçeve kuruyor.
“The Age of Disclosure”, bugüne dek UFO tartışmalarında kenarda kalan iddiaları ilk kez devletin içinden gelen 34 tanığın ağırlığıyla merkez sahneye taşıyor. Eski Pentagon yetkilileri Luis Elizondo ve Jay Stratton’ın “insan dışı araçları ve varlıkları gözleriyle gördükleri” yönündeki ifadeleri, belgeselin temel iddiasını öne çıkarıyor: ABD’nin UAP’lere dair kritik bilgileri 80 yıldır gizlediği. Film, hem istihbarat hem askeri bürokrasi içinde yer almış isimleri -Marco Rubio, James Clapper, Gary Nolan, Hal Puthoff ve Eric Davis gibi- aynı anlatıda buluşturarak, devlet içindeki sessiz bir bilgi zincirinin kırılmaya başladığını ima ediyor. UAP’lerin nükleer tesislerde belirdiği, hipersonik hızlara ulaştığı ve mevcut fizik anlayışını aşan manevralar sergilediği gibi iddialar belgeselin dramatik omurgasını oluşturuyor.
Ancak belgeselden öne çıkan bir diğer unsur, tanıklıkların gücüne rağmen somut kanıtların hâlâ görünmemesi. Film; radar kayıtlarından yüksek çözünürlüklü görüntülere, çarpışma raporlarından geri mühendislik programlarına uzanan tüm kritik materyallerin “gizlilik” gerekçesiyle kamuya sunulamadığını aktarıyor. Bu durum, belgeselin dramatik iddiası ile bilimsel yaklaşım arasındaki gerilimi görünür kılıyor: Dışişleri Bakanı Rubio’nun “yönetimler dahi bilgi dışında bırakılıyor” sözleri Washington’daki yapısal gizliliğe işaret ederken, eleştirmenler belgeselin güçlü tanıklıklarına rağmen kanıt yükünü hâlâ karşılayamadığını savunuyor. Sonuç olarak film, eleştirmenlere göre mevcut tartışmayı çözmek yerine büyütüyor.
Belgeselin yönetmeni Dan Farah’a göre, filmin yayınlanması bir dönüm noktası olabilir. Farah, belgeselin, Trump’ın konu hakkında açıklama yapmasına zorlayableceğini söylüyor. Newsweek’e konuşan Farah, “Bir başkanın çıkıp bunu söylemesi sadece an meselesi” diyerek filmin Washington’da yaratabileceği baskıya dikkat çekiyor.
Trump geçmişte UFO’lar konusunda temkinli ve zaman zaman şüpheci bir tavır sergilese de, ABD’deki yönetimin bazı bilgileri gizlilikten çıkarabileceğini ima ettiği açıklamalar, beklentiyi büyütüyor. Dışişleri Bakanı Marco Rubio gibi kabinedeki etkili isimlerin de UAP dosyasında daha fazla şeffaflık çağrısı yapması, uzmanlara göre bu baskıyı hem kurumsal hem siyasi bir zemine taşıyabilir.
UFO tartışmaları ABD siyasetinde aslında yeni değil. Geçtiğimiz senelerde düzenlenen Kongre oturumları, bugün yeniden alevlenen “ifşa” tartışmalarının temelini atmıştı. 2023’teki ilk büyük oturumda eski Pentagon yetkilisi David Grusch, ABD’nin yıllardır gizli bir “enkaz toplama programı” yürüttüğünü ve uzaylı teknolojilerinin geri mühendislik için saklandığını iddia etmiş; Kongre bu açıklamalar üzerine hükümetten daha fazla şeffaflık talep etmişti.
Ardından yapılan oturumda bu kez Luis Elizondo, Timothy Gallaudet ve Michael Shellenberger gibi isimler ifade verdi. Elizondo, UAP’lerin özellikle askeri ve nükleer tesislerde görüldüğünü söyleyerek hükümeti gizlilikle suçladı. Gallaudet, donanma tatbikatlarında kaybolan UAP videolarından bahsetti ve insan dışı zekâ vurgusu yaptı. Shellenberger ise devletin elinde yüzlerce yüksek çözünürlüklü görüntü olduğunu iddia etti. Böylece UAP dosyası, bilimsel bir meraktan çıkıp, Washington’da şeffaflık, ulusal güvenlik ve devletin bilgi yönetimi üzerinden büyüyen siyasi bir tartışma hâline geldi.
Oturumlarda ve The Age of Disclosure belgeselinde dile getirilen iddialara rağmen, konuya şüpheyle yaklaşan uzmanlar ve araştırmacılar azımsanmayacak ölçüde. Bu kesim, hem tanık ifadelerinin hem de belgeselde yer alan “insan dışı araçlar”, “gizli enkaz programları” ve “saklanan yüksek çözünürlüklü görüntüler” gibi iddiaların hâlâ somut kanıtlarla desteklenmediğine dikkat çekiyor. Şüphecilere göre, anlatılanların büyük bölümü kişisel tanıklıklara dayanıyor. Bu kesimden gelen açıklamlarda; Pentagon’un son yıllarda yaptığı açıklamalarda UAP’lerin dünya dışı varlıklarla ilişkilendirilebileceğine dair doğrulanabilir hiçbir bulgu olmadığı, ayrıca gizli bir tersine mühendislik programına dair kanıt bulunmadığı belirtiliyor. Bu nedenle, belgeselin ortaya çıkmasıyla artan politik baskıya rağmen, bilimsel topluluk UAP iddialarını henüz “kanıtlanmış bir olgudan” ziyade güçlü bir iddia olarak görmeye devam ediyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bünyesinde 2022'de kurulan Tüm Alanlarda Anomali Çözüm Ofisi'nin (All-Domain Anomaly Resolution Office/AARO) eski direktörü Sean Kirkpatrick’e göre ise, UFO'larla ilgili birçok komplo teorisi, aslında gelişmiş askeri teknolojilerin yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. AARO’nun çalışmaları, yıllardır süregelen Roswell Olayı gibi ünlü vakaların, dünya dışı varlıklarla değil, Soğuk Savaş döneminde ABD'nin Sovyet nükleer testlerini izlemek için geliştirdiği gizli projelerle bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
UFO’lar her ne kadar bu alandaki en somut iddiaları ortaya koyan insanların dediği gibi ‘bilimsel’ bir konu olsa da; son yıllarda ABD'de UFO'lara olan inanç, yeni bir dini harekete dönüşme eğilimi de gösteriyor. Konuya dair araştırma yapan North Carolina Üniversitesi'nden Prof. Diana Pasulka, UFO inancının modern bir dini fenomen olarak değerlendirilebileceğini savunuyor. Pasulka, UFO'lar ve dünya dışı varlıkların varlığına duyulan inancın, geleneksel dinlerin yerini alabilecek güçlü bir ruhani çekim sunduğunu belirtiyor. Özellikle bilim insanlarının da bu konuya ilgisi, UFO inancını daha önceki dönemlerdeki mistik inançlardan ayıran önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Pasulka'ya göre, bu yeni dini hareketin en büyük farkı, bilimsel kanıt arayışına dayalı olması. Geleneksel dinler genellikle "inanç" temelli iken, UFO inancının altında, dünya dışı yaşamın bilimsel olarak kanıtlanabileceği umudu yatıyor.
Komplocu bakış ve komplo teorileri alanında çalışmalar yapan Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde Araştırma Görevlisi Dr. Nuh Akçakaya’nın Scrolli'ye aktardığı görüşlerde ise belirli noktalar dikkat çekiyor.
Akçakaya'ya göre, UFO iddialarının tarihsel derinliği sınırlı. Her ne kadar "UFO" terimi tanımlanamayan bir varlığı ifade etse de, genellikle doğrudan uzaylılarla ilişkilendirilmiş durumda. Bu bağlamda, UFO’lara dair komplo teorilerinin tarihi görece yeni kabul ediliyor. Akçakaya; özellikle Batı dünyasında uzay çalışmalarının başlamasının, UFO fenomeninin gündeme gelmesini koşullandırdığını belirtiyor.
Akçakaya konu hakkında şu ifadeleri kullanıyor: "UFO’larla ilgili bize neyin gösterileceğinden bağımsız olarak, arkasına ABD başkanını almış bir iddianın, geniş kesimlere yayılacağını ve insanların inanç dünyasını şekillendireceğini tahmin etmek pek güç değil. Bana kalırsa kayda değer bir görüntü çıkmayacak. Önceki görüntüler gibi gökyüzünde anlam veremediğimiz ve bir şeylere benzetmekte güçlük çektiğimiz görüntüler servis edilecek. Uzaylıların sürüngenimsi bir ırk olduğuna ve bunların insanların yerine geçebildiğine şimdiden inanan bir kitlenin, kanıtlarla ilgileneceğini pek düşünmüyorum. Bahsettiğim şey onları küçümsemek olarak algılanmasın. Bu hassas bir konu. Ancak elimizde neredeyse hiçbir kanıt yok iken; biyolojiye, tabiata ve felsefeye rağmen böyle düşünen bir zihin var karşımızda. Bunu küçümsemeye hakkımız olmasa da bu düşüncenin bilimle olan ilişkisini sorgulamamız gerek."

© 2025 Scrolli. Tüm Hakları Saklıdır. Scrolli Medya A.Ş
