Hesaba mı ihtiyacınız var? Üye ol
Yapay zeka 1950’lardan beri konuşulan bir kavram. Bilgisayar biliminin babası Alan Turing, makinaların da insan gibi düşünme yetisi üzerine sorular sormuş ve bu konuda çalışmalar yapmıştı. Peki bugün rekabet nereye doğru gidiyor? Birlikte keşfedelim.
Hikâye: Büşra Begçecanlı
Yayına Hazırlayan: Mahir Boztepe
Kürasyon: Ilgaz Fakıoğlu
Silikon Vadisi, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaletinde, San Francisco Körfez Bölgesi'nde yer alıyor.
Palo Alto, Mountain View, Sunnyvale, San Jose gibi şehirleri kapsayan bölge San Francisco'ya doğru uzanıyor.
Apple, Google, Facebook, Tesla, Intel, HP, IBM, Alphabet, Oracle, PayPal, eBay, Netflix, OpenAI vb... şirketlerin genel merkezi bu bölgede bulunuyor.
Silikon Vadisi'ndeki en büyük şirketi ise Apple. Apple'ın Silikon Vadisi'nde bulunan çember daire tasarımlı genel merkezinde yaklaşık 10 bin çalışan bulunuyor.
1891 yılında ilk adımları atılan ve o dönemler sadece savunma teknolojisi üzerine kurulan Silikon Vadisi, ileriki yıllarda Alan Turing’in mirasını devam ettirecek ve yapay zekanın ana üssü haline gelecekti.
On yıllardır çalışmaları devam eden bu teknoloji, ‘yapay zekanın Starbucks’ı diye adlandırdığım ChatGPT ile 2023 yılında insan hayatına dokunmaya başladı. Aslında yapay zeka trenine biletler 2022 yılında kesilmişti bile.
2023’te tren kalktı ancak bilet almak isteyenler için yavaş gidiyordu. 2024’te oldukça hızlanan treni bir taksiye atlayıp sonraki duraktan yakalayabilirsiniz. Lakin 2025’te yakalamak biraz imkansız hale gelecek.
Yapay zeka rekabetinin tam anlamıyla kızışması 2010’a dayanıyor. Rekabetin başını çeken iki şirket Google ve Microsoft, girdikleri ego savaşlarında küçük girişimleri kendi bünyelerine katmak için milyon dolarlar harcadı.
Vadi’de yolculuğa çıkmadan önce rekabetin dozunu vurgulayan bir diyaloğu alıntılayalım. 2015’te Elon Musk’ın doğum günü partisine davet edilen Google’ın kurucusu Larry Page, Musk’ı korkutan düşüncesinden bahsediyor:
“Artık en akıllı yaratıklar dünya servetine sahip olacak. Risklerine rağmen yapay zekayı inşa eden ve kontrol eden biz olmalıyız.”
Söz konusu iki şirketin bu amaçla savaş sahasına sürdüğü iki girişim OpenAI ve DeepMind olarak karşımıza çıkıyor. 2010’da, OpenAI’dan 5 sene önce kurulan DeepMind’ın hikayesiyle başlayalım. Bu dönemde yapay zeka çalışmalarının en önemli atağı, üretken yapay zeka geliştiricisi Demis Hassabis’in yatırımcı Peter Thiel ile tanışmasıydı. Bu tanışma sonrası Thiel’in 2,5 milyon dolar yatırımıyla Hassabis, yapay zeka program geliştirme şirketi DeepMind’ı kurdu. Yatırımlarla güçlenen DeepMind, nöral ağları geliştirmeye ve yapay zekayı insan hayatına dokunacak şekilde somutlaştırmaya başladı. Artık makineler gördüğü nesneleri tanıyabiliyordu.
Fotoğraf: Peter Thiel, Gage Skidmore
Bu noktadan sonra Larry Page’in de dikkati DeepMind’a kaydı. Tabii DeepMind atağından sonra Musk da Hassabis ile tanışarak SpaceX projesinden ve Mars’ta koloni oluşturma hedefinden bahsetti ancak beklemediği bir cevap aldı; “Nereye kaçarsan kaç, yapay zeka oraya da gelir.” Musk, bu konuşmayı ‘Yapay zekadan korkmaya başladığı ilk an’ olarak tanımladı ancak yine de DeepMind’a yatırım yapmaya karar verdi.
Fotoğraf: Depophotos
Silikon Vadisi'nde bugün en çok yatırım yapan araçlardan biri süper kuantum bilgisayarlar. Süper kuantum bilgisayarlar, yapay zekanın derin öğrenme modellerini daha hızlı ve etkili bir şekilde çalıştırarak, teknolojide devrim yaratma potansiyeline sahip olarak öne çıkıyor.
Yapay zeka hakimiyetini artırmak isteyen Google nihayetinde 650 milyon dolar karşılığında ve askeri amaçlarla kullanmama şartıyla DeepMind’ı satın almayı başardı. DeepMind ekibinde kimler vardı, bir toparlayalım; Google kurucularından Larry Page, DeepMind kurucuları Demis Hassabis ve Mustafa Süleyman, son olarak DeepMind yatırımcısı Elon Musk.
Birleşmenin ardından düzenledikleri ilk etik toplantısında Mustafa Süleyman ve Elon Musk, yapay zekanın birçok insanı işsiz bırakacağını bu sebeple Google’ın insanlar için istihdam alanları açması konusunda Page’i uyardı ancak buna pek kulak asmayan Page, çalışmalarını hızlandırmaları talimatını verdi.
Bu toplantı sonrası Musk ve Page arasında gerilen ipler, yazının başında da bahsettiğimiz doğum günü partisinde tamamen kopuyor.
Kalabalıktan ayrılan ikili havuz başında yapay zekanın tehlikeleri ve geleceği üzerine konuşmaya başlayınca, Page ‘Makinelerin insanlardan daha akıllı olacağı’ dijital ütopya planını anlatıyor. Bu havuz başı tartışmasından sonra Musk, ‘insancıl yapay zeka’ için birlikte çalışmayı teklif ettiği Sam Altman’a yeni bir girişim teklif ediyor ve 2015’te OpenAI doğuyor. Diğer taraftan ‘hızlanma’ talimatıyla durmadan çalışan DeepMind’ın geliştirdiği AlphaGo programı, ilk defa gerçek bir oyuncuyu yani bir insanı Go oyununda yeniyor ki bu seviyede bir gelişmenin 10 yıl süreceği tahmin edildiğinden yapay zekanın tüm paydaşlarını telaş kaplıyor. Beklenmedik bir şekilde telaşlanan taraflardan biri de DeepMind. Google’ın etik kuralları önemsememesi ve hızlı gelişimi için baskı oluşturması üzerine Google’dan ayrılmak istese de başaramıyor.
2017’ye gelerek bir karşılaştırma yapalım; bütçe, araştırma geliştirme, altyapı maliyetleri ve diğer operasyonel giderlerine baktığımızda OpenAI'ın harcadığı toplam tutar yaklaşık 30 milyon dolar, DeepMind'ın harcamaları ise yaklaşık yaklaşık 600 milyon dolardı.
Şirketler tarafında böylesi bir satranç oyunu oynanırken akademi tarafında neler oluyordu peki?
Burada bir starla tanıştıralım sizi; yapay zekanın vaftiz babası olarak kabul edilen akademisyen Geoffrey Hinton. Dr. Hinton, yapay zekanın ileride en büyük teknoloji şirketleri için bir anahtar olduğuna inanıyordu. Bu sebeple 2012’de Toronto Üniversitesi'ndeki iki yüksek lisans öğrencisi ile yapay zeka sistemlerinin entelektüel temelini oluşturan teknolojiyi yarattı. Bu öğrencilerinden biri de ChatGPT’nin arkasındaki mühendis isim Ilya Sutskever’di.
Fotoğraf: Ramsey Cardy / Collision via Sportsfile https://www.flickr.com/photos/collisionconf/53008235332/, CC BY 2.0, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=133759792
Dr. Hinton ve iki öğrencisi, Ilya Sutskever ve Alex Krishevsky, binlerce fotoğrafı analiz edebilen ve çiçek, köpek ve araba gibi yaygın nesneleri tanımlamayı kendi kendine öğrenebilen bir sinir ağı inşa etti. Google ve Microsoft arasında Dr. Hinton’ı satın alma yarışı başladı ve 44 milyon dolarla yarışın kazananı Google oldu. Hinton ve öğrencilerinin kurdukları sistem, ChatGPT ve Google Bard gibi yeni sohbet robotları da dahil olmak üzere giderek daha güçlü teknolojilerin yaratılmasına yol açacaktı.
2018 yılı Vadi’de kartların yeniden dağıtıldığı bir yıl oluyor. Her şey OpenAI tarafındaki bir ayrılık ile başlıyor. Geride kaldıklarını ve bir atakta bulunmaları gerektiğine inanan Musk, bunun için paraya ihtiyaçları olduğunu savunarak OpenAI ve Tesla’yı birleştirip ticari amaçlara yoğunlaşmayı teklif ediyor. Sam Altman teklifi kabul etmeyince Musk, OpenAI’dan ayrılıyor.
Yeni finansman arayışına giren OpenAI için zaten kapıda bekleyen Microsoft, OpenAI’yı satın alarak savaşa tam anlamıyla giriş yaptı. Microsoft’un ortak olması sonrası ‘kar amacı gütmeyen bir kuruluştan kar amacı güden bir kuruluşa’ döneceklerini hisseden bir grup mühendis OpenAI’dan istifa etti. Mühendislerin bu hislerinde haklı çıktığını, Sam Altman’ın yönetim kurulundan kovulması ve birkaç gün sonra daha güçlü bir şekilde geri gelmesiyle anladık.
OpenAI’daki küçük kavga Vadi’deki kavganın bir mikro özetiydi aslında: yapay zekayı hızlandırma taraftarları ve küçük adımlarla ilerleme taraftarları. Microsoft’un ortaklığından sonra Altman, OpenAI’ya yatırım ve fon arama işini hızlandırarak yapay zeka çalışmalarına ivme kazandırma hedefindeydi. Ancak ChatGPT’nin arkasındaki mühendis isim Ilya Sutskever, yavaş gidilmesi taraftarıydı, aksi takdirde riskleri kontrolden çıkabilirdi. İki isim arasındaki kavga Altman’ın kovulmasıyla somutlaştı, Microsoft’un olaya el atarak Altman’ı geri getirmesi ve böylece yönetim kurulunda hakimiyetini arttırmasıyla sonuçlandı.
Koltuğuna sağlam oturmak isteyen Microsoft CEO’su Satya Nadella’nın, Google’a bir sürprizi vardı. Microsoft, Google Deepmind’ın kurucu ortağı Mustafa Süleyman’ı 2024 Şubat’ında bünyesine kattı. Süleyman, Nadella'ya rapor vermek, Windows'a bir yapay zeka yardımcı pilotu entegre etmek ve Bing arama motoruna konuşma unsurları eklemek gibi bir dizi projeyi yürütmekle görevlendirildi. Nadella’nın DeepMind atağı aslında Microsoft'un OpenAI’a bağımlı hale gelmesinden kaynaklanıyordu.
Zira Nadella, Mart başında katıldığı bir programda ilginç bir açıklama yapmıştı; Eğer OpenAl yarın ortadan kaybolursa, tüm IP haklarına ve tüm kapasiteye sahibiz. İnsanlar bizde, hesaplama bizde, veriler bizde, her şey bizde. Onların altındayız, üstündeyiz, etrafındayız.
Bugüne baktığımızda Nadella’nın tehditkar desteğini alan Altman, yapay zeka treninde gaza basmaya devam ediyor. AGI (Artificial General Intelligence) yani insan gibi tümegelim - tümdenvarım, analiz yapabilen ve neden-sonuç ilişkisi kurabilen makineler 2025’in en temel hedeflerinden biri. Bu kapsamda GPT-5’in AGI olması ve 2025 Ocak ayında piyasa sürülmesi bekleniyor. Tabii bu hamlesine karşı Altman’a şah çekmek isteyen bir isim var; Elon Musk.
Musk, AGI teknolojisi ve tehlikeleri sebebiyle Altman’a geçtiğimiz Şubat ayında dava açtı. Elon, şirketin kuruluşundan itibaren teknolojiyi kardan ziyade insanlığın yararına olacak şekilde geliştirme anlaşmasına ihanet ettiklerini iddia etti. Hatta davayı bir ileri seviyeye taşıyarak GPT-4’ün AGI olup olmadığının tespit edilmesini talep etti.
"OpenAI, şirketin bir zamanlar özenle hazırlanmış kar amacı gütmeyen yapısının yerini, tamamen kar amacı güden bir CEO, tehlikeli AGI ve Yapay Zeka kamu politikası konusunda yetersiz teknik uzmanlığa sahip bir Yönetim Kurulu aldı. Yönetim kurulunda artık yalnızca Microsoft için ayrılmış bir gözlemci koltuğu var."
Musk bu düşüncesinde yalnız değildi aslında. Başından beri trenin kontrollü sürüşünü savunan Ilya Sutskever, Mayıs ayında makinist koltuğundan kalkmayı tercih etti ve OpenAI’dan istifa etti. OpenAI, ChatGPT’nin mühendisini bilinçli bir şekilde kaybetti diyebiliriz.
OpenAI kaybettiği kanı ikame etme planları yaparken, Google da kan kaybetti; Dr. Hinton Google’dan istifa etti. Tohumlarını attığı teknoloji artık Hinton için Frankenstein’a dönüşmüştü.
Google ve OpenAI çok daha büyük miktarlarda veri kullanan sistemler geliştirdikçe Hinton'un görüşü değişti. Sistemlerin hala bazı açılardan insan beyninden aşağı olduğuna inanıyordu ama diğer açılardan insan zekasını gölgede bıraktıklarını düşünüyordu: "Belki de bu sistemlerde olup bitenler, aslında beyinde olup bitenlerden çok daha iyidir."
Böylece yapay zekanın bu hızda ilerlemesini eleştiren en büyük isimlerden biri olmuştu. Hinton, giderek daha güçlü hale gelen yapay zeka modellerinin ‘kollektif zihin’ olarak hareket edebileceğini, öğrendiklerini birbirleriyle paylaşarak insanlara karşı büyük bir avantaj sağlayabileceğini fark etti.
"OpenAI'nin son modeli GPT-4 dil öğrenebiliyor ve empati, muhakeme ve alaycılık sergileyebiliyor. Bu modellerin anladığına dair çok güçlü bir iddiada bulunuyorum."
Geoffrey Hinton
Hinton, Modellerin aynı zamanda tehlikeli şekillerde ‘evrimleşebileceğini’ ve kontrol etmeye yönelik bir niyet geliştirebileceğini öngörüyor. “Hükümetlere danışmanlık yapıyor olsaydım, bu şeylerin önümüzdeki 20 yıl içinde insanlığı yok etme ihtimalinin %10 olduğunu söylerdim. İngiltere'nin geçen yıl Bletchley Park'ta bir yapay zeka güvenlik zirvesine ev sahipliği yapması ve uluslararası bir politika tartışmasını teşvik etmesi güzel bir gelişmeydi. Ancak o zamandan beri İngiliz hükümeti için kar, güvenlikten önce geliyor.”
Bu uyarıların en sonuncusu Haziran başında yayımlanan ve imzacıları arasında Hinton, OpenAI ve DeepMind çalışanlarının olduğu bir mektup. Mektubun özeti ise şirketlerden herhangi bir tehdit almadan eleştirme hakkı istemeleri.
“Yapay zeka şirketleri, sistemlerinin yetenekleri, koruyucu önlemlerinin yeterliliği ve farklı zarar türlerinin risk seviyeleri hakkında kamuya açık olmayan önemli bilgilere sahip. Bununla birlikte, şu anda bu bilgilerin bir kısmını hükümetlerle paylaşmakla kendilerini yükümlü görmüyorlar. Bu bilgileri gönüllü olarak paylaşma konusunda hepsine güvenilebileceğini düşünmüyoruz.
Bu şirketler üzerinde etkili bir hükümet denetimi olmadığı sürece, mevcut ve eski çalışanlar olarak bizler onları halka karşı sorumlu tutabilecek az sayıdaki kişileriz. Ancak gizlilik anlaşmaları, endişelerimizi dile getirmemizi engelliyor. Sektör genelinde bu tür vakaların geçmişi göz önüne alındığında, çeşitli misilleme biçimlerinden haklı olarak korkuyoruz.”
Çeşitli cenahlardan gelen bu tür uyarılara rağmen Microsoft ve Google küçük çaplı ve iyi niyetli girişimlerini adeta yutarak bu savaşın fitilini ateşlemeye devam ediyor. Tüm aktörler arasındaki ego savaşları ve güvensizlik de iç içe geçmiş bir rekabeti daha da alevlendiriyor.