0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Nadir toprak elementleri

Yeni jeopolitik satrançta Çin, ABD ve AB 

Doç. Dr. Anıl Çağlar Erkan

Nadir toprak elementleri 21. yüzyılın jeopolitik satranç tahtasında giderek daha kritik bir rol oynuyor. Dijitalleşme ve karbon-nötr büyüme ekseninde hızlanan küresel dönüşüm, nadir toprak elementlerini jeopolitik rekabetin merkezine konumlandırdı. Bu süreçte, enerji bağımlılığı ve hammadde arzının kritik önemi düşünüldüğünde nadir toprak elementlerinin tarihsel süreçte petrol ve diğer stratejik doğal kaynakların neden olduğu gerilimler ve savaşlar gibi benzer jeopolitik krizlere yol açabilme ihtimali göz ardı edilemez durumda. Nadir toprak elementleri, günümüzün en stratejik hammaddelerinden biri hâline geliyor ve bu durumun önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşeceğini ifade etmek mümkün.

Bu alanda liderliği elinde bulunduran Çin, dünya nadir toprak elementleri üretiminin yaklaşık yüzde altmışını ve ayırma kapasitesinin yüzde doksan ikisini kontrol ediyor. Orta Doğu’nun petrolüne karşı bir silah olarak kullanılan bu elementler, diğer ülkelerin sadece hammadde tedarikinde değil, teknoloji transferi ve endüstriyel kapasitede de Çin'e bağımlı hâle gelmesine neden oldu.

Dünya güç dengeleri şekilleniyor

21. yüzyılın teknolojik devrim çağı, dünya güç dengeleri yeniden şekillendiriyor. Geleneksel enerji kaynaklarının yanı sıra, modern teknolojinin temel yapı taşları olan nadir toprak elementleri, küresel siyasetin yeni stratejik odak noktası hâline geldi. Bu elementler, günümüzde kullandığımız akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, rüzgâr türbinlerinden en gelişmiş savunma sistemlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan teknolojik ürünlerin vazgeçilmez bileşenleri. Nadir toprak elementlerinin jeopolitik önemi sadece ekonomik değerleri ile sınırlı kalmıyor, aynı zamanda teknolojik bağımsızlık ve ulusal güvenlik açısından da kritik bir boyut kazanıyor.

Nadir toprak elementleri, periyodik tablonun lantanit serisinde yer alan on beş element ile birlikte skandiyum ve itriyum olmak üzere toplam on yedi elementi kapsıyor. Serium, neodimyum, europium, terbium, dysprosium, iterbium, lütesyum, gadolinyum ve diğer elementler, modern teknolojinin her alanında kritik roller üstleniyor. Bu elementlerin "nadir" olarak adlandırılması, dünyada gerçekten az bulunmalarından değil, ekonomik olarak çıkarılabilir konsantrasyonlarda nadir görülmeleri ve son derece karmaşık üretim süreçleri gerektirmelerinden kaynaklanıyor. Gerçekte bu elementlerin çoğu, dünyada altın ve gümüşten daha bol bulunmasına rağmen, jeolojik dağılımları ve çıkarım zorlukları nedeniyle stratejik öneme sahip.

Çağdaş yaşamın vazgeçilmez parçaları

Modern teknolojinin her köşesine nüfuz eden bu elementlerin uygulama alanları, çağdaş yaşamın vazgeçilmez parçaları olarak karşımıza çıkıyor. Yenilenebilir enerji sektöründe, rüzgar türbinlerinin güçlü kalıcı mıknatısları neodimyum-demir-bor alaşımlarından üretilirken, güneş panellerinin fosfor kaplamaları europium ve terbium içeriyor. Bu elementler olmadan, yeşil enerji dönüşümü ve karbon nötr hedefler gerçekleştirilmesi mümkün değil. Savunma sanayiinde durum daha da kritik. Hassas güdüm sistemleri, elektro-optik cihazlar, gelişmiş radar sistemleri, gece görüş cihazları ve lazer teknolojileri nadir toprak elementleri olmadan işlevselliklerini yitiriyor.

Otomotiv sektöründeki dönüşüm de bu elementlere bağımlılığı arttırdı. Elektrikli araçların bataryalarında lityum ile birlikte nadir toprak elementleri kullanılırken, hibrit motorların mıknatısları tamamen bu elementlere dayalı. Geleneksel içten yanmalı motorlarda bile, katalitik konvertörler ve çeşitli sensörler nadir toprak elementleri içeriyor. Telekomünikasyon altyapısında fiber optik kablolar, 5G teknolojisi baz istasyonları, uydu iletişim sistemleri ve internet altyapısının temel bileşenleri bu elementler olmadan düşünülemez durumda. 

Tüketici elektroniği pazarında ise nadir toprak elementlerinin rolü daha da belirgin. Akıllı telefonların ekranları, hoparlörleri, titreşim motorları, kameraları ve pek çok elektronik bileşeni bu elementleri barındırıyor. Bilgisayarların sabit diskleri, LED ekranlar, ses sistemleri ve hatta modern ev aletleri bile nadir toprak elementleri olmadan üretilemez hâlde. Bu durum, modern yaşamın her anında bu elementlere bağımlı olduğumuzu açık bir şekilde gösteriyor.

Orta Doğu’nun petrolü, Çin’in elementlerine karşı

Küresel nadir toprak elementleri piyasasının en çarpıcı özelliği, aşırı derecede tek bir ülkeye bağımlı olması. Çin Halk Cumhuriyeti (Çin), dünya nadir toprak elementleri üretiminin yaklaşık yüzde altmışını ve ayırma kapasitesinin yüzde doksan ikisini kontrol ediyor. Bu hakimiyet, 1970'lerde başlayan sistematik yatırım politikalarının ve agresif üretim stratejilerinin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Çin, özellikle Deng Xiaoping döneminde "Orta Doğu'nun petrolü varsa, Çin'in de nadir toprak elementleri var" yaklaşımıyla bu sektöre yoğun yatırım yaptı.

Pekin yönetiminin bu alandaki stratejisi, sadece üretim kapasitesini artırmakla kalmadı, aynı zamanda tüm değer zincirini kontrol altına almayı da hedefledi. Ham madde çıkarımından başlayarak; işleme, saflaştırma, alaşım üretimi ve nihai ürün imalatına kadar tüm süreçlerde Çin firmaları dominant konumda yer aldı. Bu durum, diğer ülkelerin sadece hammadde tedarikinde değil, teknoloji transferi ve endüstriyel kapasitede de Çin'e bağımlı hale gelmesine neden oldu.

Deng Xiaoping

Çin'in nadir toprak elementlerini jeopolitik bir kaldıraç olarak kullanması, özellikle 2010 yılında Japonya ile yaşanan Senkaku Adaları krizi sırasında net bir şekilde kendini gösterdi. Bu kriz sırasında Çin, Japonya'ya yönelik nadir toprak elementleri ihracatını durdurmakla tehdit etti ve fiilen kısıtlamalar uyguladı. Bu durum, Japonya'nın teknoloji sektörünü ciddi şekilde etkileyerek Sony, Panasonic, Toyota gibi küresel devlerin üretim planlarını yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Krizin küresel yankıları, nadir toprak elementlerinin ne kadar kritik bir stratejik hammadde olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

Washington’da alarm zilleri

Benzer bir şekilde, 2018-2020 döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yaşanan ticaret savaşı sırasında Çin'in nadir toprak elementleri kartını masaya koyma tehdidi, Washington'da alarm zillerini çaldırdı. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in nadir toprak elementleri üretim tesislerini ziyaret etmesi ve bu ziyaret sırasında yaptığı açıklamalar, ABD'nin bu konudaki savunmasızlığını gözler önüne serdi. Amerika'nın F-35 savaş uçaklarından Patriot hava savunma sistemlerine kadar kritik savunma sistemleri Çin'den ithal edilen nadir toprak elementlerine bağımlı.

Bu bağımlılık, sadece ABD ile de sınırlı değil. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de nadir toprak elementleri konusunda Çin'e olan bağımlılığı kritik seviyelerde. Almanya'nın otomotiv sektörü, Fransa'nın havacılık endüstrisi, İtalya'nın elektronik sektörü ve diğer AB ülkelerinin teknoloji sektörleri Çin'den tedarik edilen nadir toprak elementleri olmadan işlevselliklerini kaybediyor. Bu durum, Avrupa'nın stratejik özerklik hedefleri açısından ciddi bir zafiyet oluşturuyor.

F35 Savaş Uçağı

Çin'in bu stratejik avantajı kullanma konusundaki kararlılığı, sadece diplomatik krizlerde değil, aynı zamanda ticari politikalarında da görülebiliyor. Çin, ham nadir toprak elementleri ihracatına yüksek vergiler uygularken bir yandan da işlenmiş ürünlerin ihracatını teşvik ediyor. Bu politika, yabancı şirketleri üretim tesislerini Çin'e taşımaya zorluyor ve teknoloji transferini hızlandırıyor. Sonuç olarak, Çin sadece hammadde tedarikçisi değil, aynı zamanda bu elementleri kullanan teknolojilerin de üretim merkezi hâline geliyor.

ABD, Çin bağımlılığını azaltmak için adımlar atıyor, kapsamlı bir strateji geliştiriyor. 2022 tarihli CHIPS ve Bilim Yasası ile birlikte, kritik mineral güvenliği, ulusal güvenlik önceliği hâline geldi. Bu yasa kapsamında, yarı iletken üretimi ile birlikte nadir toprak elementleri ve diğer kritik mineraller için kapsamlı destek programları hayata geçirildi. Pentagon'un Savunma Üretim Yasası kapsamında Mountain Pass madeni gibi projeler yeniden üretilirken özel sektör yatırımları teşvik ediliyor.

Mountain Pass Madeni

Rezerv var, işleyemiyor

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) verilerine göre, Amerika nadir toprak elementleri rezervlerine sahip; ancak üretim kapasitesi son derece sınırlı. California'daki Mountain Pass madeni, bir dönem dünyanın en büyük nadir toprak elementleri üreticisiyken, 1990'larda çevresel sorunlar ve Çin'in düşük fiyatlı rekabeti nedeniyle kapanmak durumunda kaldı. Şimdi bu tesis yeniden faaliyete geçiriliyor ve genişletiliyor.

ABD'nin stratejisi sadece kendi üretimini artırmakla da sınırlı kalmıyor. Avustralya, Kanada, Brezilya gibi müttefik ülkelerle stratejik ortaklıklar kuruluyor, bu ülkelerdeki nadir toprak elementleri projelerine finansal ve teknolojik destek sağlanıyor. Avustralya'nın Lynas Corporation şirketi, Çin dışındaki en büyük nadir toprak elementleri üreticisi konumunda ve ABD desteği ile kapasitesini arttırabiliyor. Kanada'da ise çok sayıda nadir toprak elementleri projesi geliştiriliyor ve bunlara ABD sermayesi akım ediyor.

Avrupa Birliği’nin umudu İsveç

AB de "Stratejik Özerklik" kavramı çerçevesinde nadir toprak elementleri konusunda kapsamlı bir strateji geliştirdi. 2023 yılında kabul edilen Kritik Hammaddeler Yasası, AB'nin bu konudaki kararlılığını işaret ediyor. Yasa kapsamında 2030 yılına kadar nadir toprak elementleri tüketiminin en az yüzde onunun AB içinden karşılanması, yüzde yirmi beşinin geri dönüşümle elde edilmesi ve hiçbir kritik hammadde için tek bir ülkeye yüzde altmış beşten fazla bağımlı olunmaması hedefleniyor.

Avrupa'nın stratejisi, hem kendi içindeki kaynakları geliştirmek hem de güvenilir tedarikçi ülkelerle ortaklıklar kurmak üzerine şekilleniyor. İsveç'te bulunan nadir toprak elementleri yatakları, Avrupa'nın en büyük umutlarından biri. 2023 yılında İsveç'in Kiruna bölgesinde keşfedilen yatakların, Avrupa'nın nadir toprak elementleri ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabileceği tahmin ediliyor. Ancak bu yatakların işletmeye alınması en az on yıl sürecek.

Grönland ise Avrupa'nın nadir toprak elementleri stratejisinde özel bir yere sahip. Bu özerk bölgenin zengin mineral kaynaklarına sahip olduğu bilinmekte, ancak çevresel hassasiyetler ve teknik zorluklar nedeniyle henüz kapsamlı bir üretim başlayamadı. AB, Grönland ile stratejik ortaklık anlaşmaları imzaladı ve bu bölgedeki projelere destek sağlamaya başladı.

Avrupa’nın gözü Afrika’da

Afrika kıtası da Avrupa'nın nadir toprak elementleri stratejisinde kritik bir konumda. Özellikle Güney Afrika gibi birtakım ülkelerdeki rezervler, Avrupa için önemli fırsatlar sunmakta. AB, bu ülkelerle çeşitli iş birliği anlaşmaları imzaladı ve altyapı yatırımları için fonlar ayırdı. Ancak Afrika'daki siyasi istikrarsızlık ve altyapı yetersizlikleri, bu stratejinin uygulanmasında önemli zorluklar yaratıyor.

Latin Amerika da alternatif tedarik zincirleri arayışında önemli bir konumda yer alıyor. Brezilya'nın sahip olduğu rezervler ve Şili'nin lityum ile birlikte nadir toprak elementleri potansiyeli hem ABD hem de Avrupa için stratejik önem taşıyor. Bu ülkelerle kurulan ortaklıklar, sadece hammadde tedariki değil, aynı zamanda işleme ve teknoloji geliştirme alanlarında da iş birliğini kapsıyor.

Nadir toprak elementleri piyasalarının yüksek volatilitesi ve fiyat dalgalanmaları, yatırım kararlarını zorlaştıran etkenler. Çin'in piyasa manipülasyonları, jeopolitik gelişmelerin fiyatlar üzerindeki etkisi ve teknolojik gelişmelerin talep yapısını değiştirmesi gibi faktörler, risk yönetimi açısından önemli zorluklar yaratıyor. Bu durumun üstesinden gelebilmek için ise esnek iş modelleri ve çeşitlendirilmiş portföy stratejileri gerekiyor.