0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Kadın, güç ve dönüşüm: Siyasi tercihlerde cinsiyet farkı artıyor

Prof. Dr. Seda Demiralp

Cinsiyet farkı, ne Türkiye ne de dünya siyasetinde uzun bir süre belirleyici bir faktör olarak değerlendirilmedi.  Sınıf, ideoloji, dini kimlikler gibi değişkenler dururken cinsiyetin siyasi tercihler üzerinde bağımsız bir etkisi olacağı pek öngörülmedi. Ne var ki, tarih boyunca toplumsal deneyimleri birbirinden bu denli farklı şekillenen kadın ve erkeklerin iş siyasete gelince farklı tutum ve davranış biçimleri ortaya koymayacağını düşünmek çok da gerçekçi değildi.

Nitekim 20.yüzyılın sonlarından itibaren siyasette cinsiyet farkı meselesi hak ettiği ilgiyi görmeye başladı. Bu dönemde, bir yandan aile ve din gibi değerlere yakınlıkları, diğer yandan eğitim ve istihdam alanındaki farkları nedeniyle kadınlar çoğu ülkede muhafazakar partilere verdikleri destekle öne çıkıyordu. Ancak 2000’li yıllarla birlikte siyasette cinsiyet farkı tersine dönmeye başladı.  Kadınların eğitim ve ekonomik gelir seviyelerinin artması muhafazakar eğilimleri zayıflattı.  Özellikle popülist sağın yükselişi ve siyasette yeni bir maskülinist rüzgar estirmesi ile birlikte, kadınlar daha eşitlikçi ve ilerici pozisyonlar almaya ve demokratik muhalefetlerden yana durmaya başladı.

Ne var ki siyasetteki cinsiyet farkı konusunda bir çok Batı ülkesinde izlediğimiz bu belirgin dönüşüm, Türkiye’de uzun süre farklı seyretti. Ak Parti kontrolündeki sağ iktidar uzun yıllar boyunca kadın seçmenlerden dikkat çekici bir ilgi ve destek aldı. Savunduğu ataerkil değerlere rağmen Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın oylarındaki kadın oranı senelerce erkek oylarının üstünde seyretti ve bu da hem siyasi hem akademik çevrelerde haklı olarak ilgi çekti. Kimileri Erdoğan’ın kadın seçmeniyle kurduğu bu özel bağı başörtü yasağını kaldırmasına borçlu olduğunu, dolayısıyla özellikle üniversite diplomalı kadınların bir bölümünün tam da bu eğitimlerini elde etmelerini sağlayan Erdoğan’a duydukları sadakatten ötürü farklı şikayetlerine rağmen ondan kopamadıklarını ileri sürdü. Bazı çalışmalar ise sosyal yardımların bilhassa ekonomik kırılganlığı yüksek, geliri düşük ev kadınlarının gönlünü kazanmada etkili olduğunu savundu. Kimileri ise Erdoğan’ın siyasette sergilediği “güçlü adam” (strongman) performansıyla kadın seçmende güven ve çekim oluşturduğunu iddia etti.

Ne var ki, bugün artık karşımızda farklı bir tablo görmeye başlıyoruz. Elimizdeki veriler gösteriyor ki kadın seçmen Ak Parti’den ve Erdoğan’dan uzaklaşıyor. 2024 seçimlerinde sinyallerini gördüğümüz bu ayrışma bugün daha net biçimde karşımızda duruyor. Glasgow Üniversitesi’nden Aykut Öztürk ve Edinburgh Üniversitesi’nden Uğur Özdemir ile Şubat-Nisan 2025 arasında yaptığımız çalışmaya göre, Tayyip Erdoğan kadın seçmen desteğinde kayıp yaşarken, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu bilhassa, kadın seçmenlerden aldığı destekle öne çıkıyor.

Türkiye siyasetinde cinsiyet farkı

Aşağıdaki grafik 2023’te Ak Parti’ye oy vermiş olup bugün ise kendini bu partiye yakın görmediğini ifade edenler arasındaki cinsiyet farkını (gender gap) gösteriyor. Grafik, kadın seçmenlerin Ak Parti’den uzaklaşma konusunda erkeklerden daha kararlı olduğunu ortaya koyuyor.

CHP Parti Meclisi üyesi Emine Uçak, Murat Sabuncu ile bir söyleşisinde 2024 yerel seçimlerinde Ak Parti’den CHP’ye gelen oyların çoğunluğunun kadın oyları olduğunu ifade etmişti.  Araştırmamız, Ak Parti’li kadın seçmenlerde 2024 yerel seçimlerinde sinyallerini veren bu tercih değişiminin, tam bir sene sonra ve bu kez genel seçim bağlamında, yani seçmenlerin doğrudan bir Erdoğan-İmamoğlu karşılaştırması ile karşı karşıya olma senaryolarında da etkisini sürdürdüğünü gösteriyor.

Kadın olmanın siyasi tercih üzerindeki bağımsız etkisi

Şüphesiz kadın olmak, dünyanın hemen hiçbir yerinde sadece bir cinsiyet farkı değil. Kadın olmak aynı zamanda pek çok farklı siyasi ve sosyo-ekonomik değişkenle örtüşen bir kimlik. Dolayısıyla cinsiyetin siyasi tercih üzerindeki bağımsız etkisini görmek, yalnız ham değerlere bakmakla yetinmeyip, cinsiyetin örtüştüğü bu diğer değişkenlerin etkisini mümkün mertebe kontrol etmekle mümkün olabilir. Araştırmamız ideoloji, dindarlık, eğitim, siyasi ilgi, ve partizan medya tüketimi gibi değişkenler sabit kaldığında, kadın olmanın İmamoğlu desteği üzerindeki bağımsız etkisini görme imkanı sağlıyor. Aşağıdaki grafik, söz konusu değişkenler kontrol edildiğinde dahi, kadın olmanın siyasi tercih üzerindeki etkisinin 35 yaş üstünde İmamoğlu lehine ortaya çıktığını, 60 yaş üstüne çıktığımızda ise büsbütün dikkat çekici bir hal aldığını gösteriyor.

Üniversite eğitiminin kadınların siyasi tercihine etkisi

Araştırma sonuçları, siyasi tercihlerdeki cinsiyet farkının özellikle üniversite eğitimiyle birlikte derinleştiğini gösteriyor. Aşağıda görüldüğü gibi, üniversite okumak, kadınları erkeklere kıyasla çok daha güçlü biçimde muhalefete ve İmamoğlu’na yöneltiyor. Görünen o ki üniversite, kadınlar için yalnızca bir meslek edinme değil, aynı zamanda aile baskısından uzaklaşma, farklı yaşamlarla tanışma ve kamusal alanda kendini ifade etme gibi süreçlere de aracılık ediyor. Buradaki deneyim ve eğitim, yalnızca mesleki yeterlilik değil, aynı zamanda eşitsizlikleri sorgulama ve mevcut düzene daha eleştirel bakma eğilimini de artırıyor. Dolayısıyla, mevcut düzene yönelik daha belirgin bir eleştirelliği ve muhalefete yönelimi beraberinde getirebiliyor.

Nitekim elimizdeki veri, analitik düşünme ve bilgi iştahı gibi faktörlerle oy tercihi arasında da pozitif bir ilişki olduğunu, daha da önemlisi bu faktörlerin cinsiyetle etkileşime girdiğini, yani kadın ve erkekleri farklı etkilediğini gösteriyor. Gerek analitik düşünme eğilimi gerekse öğrenme iştahı gibi değişkenler muhalefete oy verme olasılığını artırırken, bu artış kadınlarda çok daha keskin bir biçimde gerçekleşiyor.

Nitekim elimizdeki veri, analitik düşünme ve bilgi iştahı gibi faktörlerle oy tercihi arasında da pozitif bir ilişki olduğunu, daha da önemlisi bu faktörlerin cinsiyetle etkileşime girdiğini, yani kadın ve erkekleri farklı etkilediğini gösteriyor. Gerek analitik düşünme eğilimi gerekse öğrenme iştahı gibi değişkenler muhalefete oy verme olasılığını artırırken, bu artış kadınlarda çok daha keskin bir biçimde gerçekleşiyor.

Yukarıdaki grafikler analitik düşünme ve entelektüel iştahın artmasının kadınların siyasi duruşunu erkeklere kıyasla daha radikal etkilediğini gösteriyor. Bu fark kadınlar için sadece bilgiyle kurulan ilişki biçimiyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda siyasi yönelimlerde de bir kırılma getiriyor ve muhafazakar siyasi tutumlardan uzaklaşmayı beraberinde getiriyor.

Kadın, güç, siyaset

Bitirirken hatırlamak gerekir ki tüm bu veriler, yalnızca değişen oy tercihlerini yansıtmıyor, kadınların siyasal varoluşlarını nasıl yeniden kurduklarına dair de önemli işaretler taşıyor.

Biliyoruz ki, siyasetin temel motivasyonu güce erişimdir. Kadın olmak ise tarih boyunca güçten dışlanmakla – ve dolayısıyla bir güç arayışı ile – iç içe geçmiştir. Etki ve güvence elde edebilmek için önünde ancak sınırlı seçenekler görebilen kadınlar ise, kendilerini kimi zaman koruyucu, kimi zamansa dayatıcı siyasi figürlere yaslanmak zorunda hissedebilmiştir. Oysa bireyleşen kadın gücün dışarıdan gelecek bir korumadan değil, kendi benliğinde keşfedip sahiplendiği kaynaklardan geldiğini biliyor. Bugün pek çok kadın etki veya güvenceyi, dışsal bir otoriteden temin etmek yerine kendi varlığından beslemenin yollarını arıyor ve keşfediyor.  BU da kadınların siyasi tercihlerini belirgin biçimde etkiliyor.

Nitekim bugün kadınların sağ iktidarların sunduğu koruma vaadinden uzaklaşıp eşitlik vaat eden siyasi söylemlere yönelmesi, Türkiye’den Polonya’ya, Brezilya’dan ABD’ye, demokrasi lehine oyuna girişi böyle bir dönüşüme işaret ediyor. Özetle bugün, Türkiye’de ve dünyada, muhafazakar siyasetin kadın seçmenle kurmaya çalıştığı koruma ve sadakat temelli ilişki, kadının bireyleşme deneyimiyle birlikte zorlaşıyor. Kadınların talepleri değişiyor; siyasetin dengeleri sarsılıyor. 

Yazı notları:

Seniye Nazik Işık, “Kadınlar Erdoğan’a Neden Oy Veriyor?”  Birgün, 31 Ağustos; Jan Fidrmuc ve Çiğdem Börke Tunalı, “The Female Vote and the rise of the AKP in Turkey,”CESIFO working paper no: 5226, Şubat 2025, chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.ifo.de/DocDL/cesifo1_wp5226.pdf; Deniz Berfin Ayaydın, “Feeling like” upholding conservative politics: The material and affective dimensions of women's support for AKP,” Women’s Studies International Forum, 107, 2024.

Araştırma Türkiye genelinde yaklaşık 7000 kişiyle online anket çalışması ile elde edilen verilere dayanmaktadır. Veriler yaş, eğitim, siyasi parti tercihleri ve cinsiyete göre ağırlıklandırılmıştır.

Murat Sabuncu, “CHP PM Üyesi Emine Uçak Erdoğan: Kadınlar başörtülü olsun veya olmasın dertlerinin ortak olduğunu görüyorlar”, 13 Nisan 2025, https://t24.com.tr/yazarlar/murat-sabuncu/chp-pm-uyesi-emine-ucak-erdogan-kadinlar-basortulu-olsun-veya-olmasin-dertlerinin-ortak-oldugunu-goruyorlar-iktidarin-guc-zehirlenmesini-deneyimleyen-gruplarin-basinda-geliyorlar,49428

Araştırmada, analitik düşünme-sezgisel düşünme farkı katılımcıların “İkinciyi geçen kaçıncı olur?” benzeri sorulara verdikleri cevaplarla, bilgi iştahı-iştahsızlığı yahut “epistemik apati” ise katılımcıların “nedenlerle pek ilgilenmiyorum” benzeri ifadelere ne ölçüde katıldıklarıyla ölçülmüştür.