Hesaba mı ihtiyacınız var? Üye ol
Paris 2024 Olimpiyatları uzun yıllar boyunca çizgi dışı yapısı ve sanatla harmanlanmış ruhuyla anılacak. Hiperrealistik heykel sanatının öncüleri arasında yer alan Carole Feuerman’ın Eyfel Kulesi önünde sergilenen ‘The Diver’ heykeli ise Olimpiyatların şimdiden simgesi hâline dönüştü. Feuerman; hem simge heykelin Paris’te sergilenme hikâyesini hem de mücadele dolu sanat yolculuğunu Scrolli’ye anlattı.
Röportaj: Melis Bayraktar
'The Diver'
Paris Olimpiyatları öncesinde sanatçı Carole Feuerman’ın “The Diver” adlı heykeli gümrükte takılıp Paris’e gitmesi gereken uçağı kaçırınca, Feuerman tüm planları değiştirmek zorunda kaldı. Ancak azmi ve kararlılığı sayesinde Carole Feuerman’ın “The Diver” adlı heykeli, Paris 2024 Olimpiyatları’nda sergileniyor. Bu eser, su sporlarına olan hayranlığını ve dört kez Olimpiyat madalyası kazanan Greg Louganis’ten ilham alarak yaratılmış. Eiffel Kulesi’nin önünde sergilenen heykel, Olimpiyat ruhunu ve değerlerini temsil ediyor: dürüstlük, azim, mücadele ve cesaret. Feuerman, bu heykelin gençlere ve sporculara ilham kaynağı olmasını ve asla pes etmemeleri gerektiğini vurguluyor.
Su ve yüzme, çocukluğumdan beri beni büyüledi ve eserlerimin ilham kaynağı haline geldi. Jones Beach’te kumla oynayıp dalgalara atladığım çocukluk anılarım, suyun cildime temas edişi ve oluşan desenler beni hep büyülemiştir. Suyun insan figürünü nasıl sağlıklı ve canlı gösterdiğini gözlemledim. Bu yüzden ikinci sınıfta yüzücüleri çizmeye başladım ve beşinci sınıfta özel sanat dersleri almak istedim. O zamandan beri, yüzücüler ve su, ilgi odağım oldu.
1958’den beri yüzücüler ve su öğeleri içeren figürler üzerinde çalışıyorum. Heykellerim aracılığıyla klasik güzelliği ve estetiği araştırıyorum. Klasik güzelliği reddetmeyip, aksine kucaklıyorum. Güzelliği görüp, yaratıp, yüzücülerimle duygu, neşe, zarafet, huzur ve duyusallık sergiliyorum. Onlar yaşamdan memnun, barış ve zevk arayan hayatta kalıcılar.
Yaptığım her heykel bir hikaye anlatıyor. Bunlar bazen benim hikayelerim ve bazen de anlatmak istediğim hikayeler oluyor. Yaptığım sanat da insan figürü üzerine yoğunlaşmış, çok çeşitli kişisel duygulara dokunuyor. 2005 yılında, “Grande Catalina” olarak anılacak ilk anıtsal yüzücüyü yaptım. Bu heykel, “Survival of Serena” adlı bir diğer anıtsal yüzücü eserimle birlikte, ilk kez İtalya’daki Floransa Bienali’nde sergilendi. Yağmura ve soğuğa rağmen bu yüzücüler, ziyaretçiler tarafından çekilen binlerce fotoğraf için poz verdiler.
“Quan” isimli çalışmam, bir fitness topunda dengede duran, yoga pozisyonundaki bir kadının heykeli. “Quan”, ismini Çin kültüründeki ‘Merhamet Tanrıçası’ndan alıyor. Quan, Guanshiyin’in kısaltması, yani ‘dünyanın seslerini (veya ağlamalarını) gözlemlemek’ anlamına gelir. “Quan” ayrıca, ‘bütün’ ve ‘eksiksiz’ kelimelerinden türetilmiştir. Tanrıça, geleneksel olarak, aşağıya bakarken veya aşağıyı izlerken tasvir edilir. Bu da onun, dünyayı gözlediğini ve koruduğunu sembolize eder. “Quan”, dünyayı simgelemek üzere tasarlanmış paslanmaz çelik bir kürede mükemmel bir şekilde dengededir. Onun duruşu ve durumu, zihinsel ve duygusal istikrarı, sakin davranışı ve yargıyı, çalıştığım şeyleri ve Olimpiyatların en yüksek ideallerine bağlı kalmak için koruduğu durumlarını temsil eder. İzleyici heykelin önünde durduğunda, cilalı paslanmaz çelik topun yüzeyinde kendisinin yanı sıra çevresindekilerin de yansımalarını görebilir.
“Golden Mean” heykeli ise, on altı metre boyunda, ellerinin üstünde dengede duran, dalmaya hazır bir erkek yüzücüdür. İsmi, denge ve orantıyı açıklayan gerçek matematiksel oranı -altın oranı- ifade eder. Hem atalarımız hem de modernler, güzellik ile gerçek arasında matematikte yakın bir ilişki olduğunu fark ettiler. Şair John Keats, “Ode on a Grecian Urn” kitabında şu şekilde ifade etmiştir: “Güzellik gerçektir, gerçek güzelliktir”. Aristo’ya göre ‘Altın Oran’, iki uç olan, aşırılık ile hiçlik arasındaki arzu edilen bir orta yerdi. Budist felsefe de bu orta yol kavramını içerir; her iki uç noktadan birine fazla yakın olmak, birinin düşmesine neden olabilir. Ancak ‘Altın Oran’ı elde etmek için mükemmel denge, aydınlanma yolunu ve fazilet için çalışmak gerekir. Figürün pozu ve bedeninin kavislilik derecesi, uyumun sağlanması ve mükemmel orana ulaşması adına, benim için kritik kararlardı.
Son olarak, Paris 2024 Olimpiyatları için yarattığım ‘The Diver’ adlı heykelim, su sporlarına olan hayranlığımı ve dört kez Olimpiyat madalyası kazanan Greg Louganis’ten aldığım ilhamı yansıtıyor. Bu heykel, Eiffel Kulesi’nin önünde sergileniyor ve Olimpiyat ruhunu, dürüstlük, azim, mücadele ve cesaret gibi değerleri temsil ediyor. Gençlere ve sporculara ilham kaynağı olmasını ve asla pes etmemeleri gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Paris Olimpiyatları öncesinde, ‘The Diver’ adlı heykelim gümrükte takıldı ve Paris’e gitmesi gereken uçağı kaçırdı. Tüm planlar değiştirilmek zorunda kaldı ve zamanında kurulup kurulamayacağından emin bile değildim. Başka bir heykelim olan “Perseverance” ise Olimpiyat Köyü’nde sergilenmesi gerekiyordu ancak köye kimse alınmadığını öğrenince geri çektim ve şimdi sergilenmeyecek. Bu da yetmezmiş gibi “Seaport”ta sergilenecek 9 heykelimden Howard Hughes Vakfı sadece bir tanesinin sergilenebileceğini söyledi. Israr etmeye devam ettim ve şu anda 5 eserim birden sergileniyor. Son olarak Venedik’te bu yıl sergilenen heykeller solmuş durumda; galerim eğer birçok gösterimi düzenlememişse masraflarını ödemiyor.
Hayatta başarı, bazen mücadeleden vazgeçmeyerek karşınıza çıkabilir. Karşılaştığınız zorluklar ve harcadığınız emek, ter dökmenin sonucunda boşa gitmiyor. Bir noktada, verdiğiniz tüm çabayı düşünüp ‘İyi ki bu kadar uğraşmışım’ diyeceğiniz bir an geliyor. Hayatımda yaşadığım iyi ve kötü deneyimler, sanatımla hikayeler anlatmama neden oldu benim.
Örnek verecek olursam;1979'dan 1981'e kadar galeri temsili arayışındaydım. Cesaretim kırıldı ama asla vazgeçmedim. 1980'de OK Harris Gallery tarafından eserlerimi sergilemem için davet edildim. Ancak yanlış bir karar vererek illüstrasyon kariyerime devam ettim ve güzel sanatlara yönelmem 1984'ü buldu. Bu sırada Duane Hanson, Whitney'de bir sergi açtı ve çok daha ünlü oldu. Duane Hanson ve John D’Andrea, benden daha fazla takdir ve para kazandı. Hiçbir büyük New York müzesinde sergim olmadı.
Tüm bunların aksine; 2006 yılında, John Spike, iki heykelimi 'anıtsal' boyuta büyütmemi istedi. "Catalina" ve "Survival of Serena" heykellerim, 55. Venedik Bienali'nde sergilendi. Bu eserlerim, izleyiciler üzerinde derin bir etki bıraktı. Roma’daki Galleria d’Arte Moderna ve Terrazza del Pincio’da, North Adams’daki The Artist Book Foundation’da ve Milan’daki Palazzo Reale’de sergilerim oldu. 2014 yılında, Sunnyvale şehrine “The Double Diver” heykelimi bağışladım. 2012 yılında, Peekskill’daki MOCA ve Hudson Valley Center for Contemporary Art’ta “The Golden Mean” heykelimi sergiledim.
2003 yılında Amar Ziribi ile iş birliği yaptım. Ziribi, "The Diver" adlı heykelimi Paris 2024 Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları'na taşıdı. Bu iş birliği, eserimin mükemmelliği, azmi ve rekabet ruhunu somutlaştıran uluslararası bir platformda sergilenmesini sağladığı için benim için önemli bir dönüm noktasıydı.
Bir diğer önemli iş birliği ise Rizzoli ile yaptığımız monografi çalışmasıydı. Bu proje, sanatsal yolculuğuma derinlemesine bir bakış sunarak daha geniş bir kitleye ulaşmamı sağladı.
Ayrıca, Park Avenue’nun patronları tarafından dokuz heykelimi sergilemem için ve ardından Howard Hughes Vakfı tarafından Seaport’ta beş heykelimi sergilemem için davet edilmem, prestijli mekanlarda eserlerimin görünürlüğünü ve doğruluğunu artıran büyük fırsatlar oldu.
Sanat eserlerimin New York City’deki Rockefeller Center’da sergilenmesiyle gurur duyduğum anlardan birini yaşadım. Bu sergi, eserlerime geniş bir izleyici kitlesinin ulaşmasını sağladı ve pek çok kişi sanatımı keşfetti. Ayrıca, ‘Sanat Dünyasının Olimpiyatları’ olarak bilinen 57.Venedik Bienali’nde yer almam da kariyerim için büyük bir onur ve önemli bir dönüm noktasıydı. Orada su ve insan figürü temalarına odaklanan çalışmam büyük ilgi gördü.
Evet, hayatımı konu alan bir belgesel çalışmaları devam ediyor ve gelecek yıl yayınlanacak. Bu uzun metrajlı film, kariyerim ve kişisel hayatım hakkında kapsamlı bir bakış sunarak hikayemi daha geniş bir kitleyle paylaşacak ve umarım gelecekteki sanatçılara ilham verecek.
Contemporary Istanbul’da Aria Galeri ile sergi açtım. Sergim tüm eserlerin satıldığı bir sergiydi. Çok fazla basın yazısı çıktı ve büyük ilgi gördüm. Ayrıca Emre Kurttepeli ve Aslı Soyak’a ait olan C24 adında New York’taki bir galeri tarafından temsil edildim. İki kişisel sergim oldu ve bu galeride eserlerimin sergilenmesi beni daha geniş bir Türk izleyici kitlesiyle tanıştırdı.
Türk sanatseverlere, sanatımı ve heykellerimi keşfetmeleri ve takdir etmeleri için teşekkür etmek istiyorum. Sanatımın Türkiye’de beğenilmesi ve değer görmesi benim için büyük bir onur. Sanat, kültürel sınırları aşan ve insanları birleştiren evrensel bir dil olduğu için, Türk izleyicilerle bu bağı kurmak benim için çok değerli. Herkesi sanatın güzelliğini ve derinliğini keşfetmeye ve kendi sanatsal yolculuklarına çıkmaya davet ediyorum. Sanatla dolu ve ilham verici bir yaşam dilerim.