‘Siyasi ve yapısal bir sorun’
Güllü, bunun aslında sistematik bir şiddet olduğunu vurgulayarak “Her yıl binlerce kadın, sadece ‘ideal’ bedene ulaşmak isterken fiziksel ve ruhsal olarak yıkıma uğruyor. Anoreksiya nedeniyle yaşamını yitiren kadınlar, bu sistemin görünmez kurbanlarıdır. Tüm bu tablo, yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamaz. Kadınların bedenlerini kontrol etmeye çalışmaları, sistematik bir toplumsal yapının parçasıdır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınları dış görünüşleriyle değerlendiren, onları pasifleştiren ve erkek egemen normlara göre şekillendiren bu sistemi besler” yorumunu yaptı.
Toplumun kadını ve erkeği nasıl gördüğünden bahseden Güllü, “Bir erkeğin kariyer basamaklarını hızla çıkması onun zekâsına atfedilirken, bir kadının aynı başarıyı göstermesi genellikle dış görünüşüyle ilişkilendirilir. Medyada, iş yaşamında ve sosyal hayatta kadının değeri çoğu zaman ‘nasıl göründüğüyle’ ölçülür. İşte bu yüzden, güzellik baskısı bir kozmetik meselesi değil, siyasi ve yapısal bir sorundur. Kadınların bedenlerine yönelik bu tahakküm, ancak farkındalıkla ve örgütlü mücadeleyle sona erdirilebilir. Medya okuryazarlığı, genç kızlara bedenleriyle barışık olmayı öğretmek, güzellik normlarını sorgulamak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda savunmak bu mücadelenin temel taşlarıdır. Bu konuda farkındalık çok önemlidir. Zihniyet değişimi için örgütlü mücadeleye devam etmek gerekir” dedi.