Blog
Explore the latest trends, techniques, and tips to enhance your blogging skills and engage readers more effectively.
%20(1).webp)
Ülkemizde takımlı sporların gündemde ve toplumsal hafızada edindiği yer hepimizin malumu. Milliyetçilik duyguları yüksek seyreden bir halk olarak spor fark etmeksizin gerek kulüp seviyesinde gerek milli takım seviyesinde takımlarımızı elimizdeki her imkanla destekleriz. Neticede bir kolektife ait olmak ve grup bilincinin bir parçası olmak çoğumuzun önemsediği bir meşgale. Ünlü basketbol yorumcusu Kaan Kural’ın da dediği gibi: “Spor çok değerlidir ama hiç önemli değildir.”

Peki ülkemizde her takımlı spor aynı seviyede ilgi görüyor mü? Cevap çok basit: hayır. Türkiye’mizde futbolun yerin hemen hemen her sporun önünde. Seneden seneye kulüplerin hem Süper Lig’de hem alt liglerde harcadığı paraların yanı sıra her yıl fahiş meblağlarla gerçekleşen Süper Lig yayın hakları müzayedesi bu gerçeği önümüze net bir şekilde koyuyor. Taraftarlar, kulüplerini ve milli takımımızı maçları takip ederek ve sıkça fiyatları enflasyona uğrayan formaları satın alarak desteği ve futbolun popülaritesini hissettiriyor.
Futbol için bazen “hastalık” benzetilmesi kullanılıyor. Bunun sebebi ise bu branştaki kronik başarısızlığa rağmen popülaritesini gayet muhafaza ediyor oluşu. Milli takım seviyesinde Dünya Kupasına sadece 2002 senesinde katıldık ve büyük turnuvalardaki tek madalyamızı da burada aldık. Aynı şekilde 2008’ten beri EURO turnuvasında çeyrek final ötesini göremiyoruz. Öte yandan kulüplerde Avrupa başarısı en son 2000 senesinde Galatasaray’ın UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupasını kaldırmasından geldi.
Buna rağmen her “hastalığın” bir tedavisi vardır. Bir zamanlar sadece “amatör branş” olarak görülen voleybol ve basketbol, son dönemlerde hem kulüp hem A milli takım seviyesinde gelen başarılar, artan bütçeler ve yükselen yayın gelirleriyle futbolun tekeline adeta meydan okumaya başladı. Her ne kadar futbolun hegemonyasını henüz kıramamış olsalar bile bu branşlar artık çok daha popüler ve taraftarlar için çok daha gurur verici. Bu makalede bu yükselişi konu alacağız.

Son olarak EuroBasket 2025’in oynandığı bu zamanda basketbolu yeniden gündemde görüyoruz. Bu yükseliş, sadece bu turnuvaya mahsus değil. Türk kulüpleri son dönemde EuroLeague, EuroCup, FIBA Şampiyonlar Ligi ve FIBA Avrupa Kupası gibi uluslararası turnuvalarda sıkça boy gösterirken A milli takımımızda Alperen Şengün etkisi bu spor dalını yeniden gözler önüne yerleştirdi.
2000'lerin başından bu yana ilk kez basketbolda yeniden bir rönesans görüyoruz. O senelerde Efes Pilsen ve Ülker’in başını çektiği basketbol, artık birçok kulüp ve taraftar kitlesi tarafından rağbet görüyor. Fenerbahçe 2024-25 sezonunda kendini EuroLeague’in tepesine yazdırırken Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi camia takımları da ülkenin basketbol gündemine geri dönüyor.
Bu yükselişi kolaylıkla istatistiklere dökemiyoruz ama önümüzde bazı doneler var. Örneğin Fenerbahçe Beko’nun X hesabının takipçi sayısı, 2022 yılında 1 milyonu geçerek Avrupa’daki bütün takımlar arasında en yüksekte ve NBA’de Detroit Pistons, Washington Wizards ve Charlotte Hornets gibi takımların da üstünde yer aldı. Bu üstünlüğüne de güncel verilerle 1,3 milyonu geçkin takipçisiyle korumaya devam ediyor. Bu hem ciddi bir PR başarısı hem de basketbolun taraftarlar arasında aldığı artan kabulün net bir göstergesi.
A milli takım seviyesinde ise 2002 doğumlu Alperen Şengün’ün Banvit altyapı yılları üzerine Beşiktaş ve sonrasında Houston Rockets’e yükselişi herkesi büyülemiş vaziyette. Genç süperstar, Türk basketbol efsanesi Mehmet Okur’dan sonra NBA All Star’a katılım gösteren ilk Türk oldu ve A milli takımımızın da lideri konumuna geldi. EuroBasket 2025’te herkesi büyüleyen performansıyla X ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında halkımızdan ciddi ilgi ve gurur çekti.
Türkiye’miz ise 2001 EuroBasket’ten sonra ilk kez bir büyük turnuvada çeyrek final ötesini görerek ilgileri üzerine toparladı. EuroBasket 2025’teki Portekiz maçından sonra antrenörümüz Ergin Ataman TRT’ye sitem ederek maçların TRT Spor ve TRT Spor Yıldız’dan ziyade TRT 1’de gösterilmesini istirham etti. İstediğini aldı. Koç akabinde yarı final müsabakası için havayolları şirketlerinden Riga, Letonya’ya ekstra sefer talep etti. THY, bunu da gerçekleştirdi. Sözüm o ki, Türk basketbolu güzel günlere doğru ilerliyor.

Denklemin diğer tarafında da basketbola benzer bir hikâye var. 2010ların başından beri Türk voleybolu, çoğunlukla kadın voleybolu, ciddi bir yükseliş içerisinde hatta bu makalenin konusu olan üç branş içerisinde net olarak en başarılı olanın kadın voleybolu olduğunu söyleyebiliriz. Öyle bir üstünlük ki, 2009-10 CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi sezonu ve sonrasından günümüze kadar hep ilk dörtte yer aldık: 13 birincilik ve ikincilik, 8 tanesi altın madalya...
An itibariyle Vodafone Sultanlar Ligi sadece Avrupa’nın değil, dünyanın en iyi liglerinden değilse en iyi ligi olarak gösteriliyor. Kadın voleybolunun gözde oyuncuları ve koçları sık sık Vakıfbank, Eczacıbaşı ve Fenerbahçe gibi takımlarımıza transfer olurken vakit içerisinde sponsorluk, reklam ve yayın gelirlerinde ciddi bir artışın söz konusu olduğunu görebiliyoruz. Bahsekonu verileri, Türkiye Voleybol Federasyonu’nun (TVF) sitesinde mevcut olan yıllık denetim raporlarından bulmak mümkün. Bu durum, voleybolun kendi niş grubu ötesinde bütün halka hitap eden bir spora dönüştüğünü gösteriyor.
Bu veriler, 2023’ten günümüze kadar artmakta olan voleybol yayın gelirlerini gösteriyor. Özellikle 2023’te Filenin Sultanları hem Uluslar Ligini hem de Avrupa Şampiyonasını kazanarak tarihlerinin en başarılı senesini yaşamıştı. Bundan sonra da neredeyse parabolik bir artış gözlemleyebiliyoruz.
Buradaki en önemli faktörlerden biri elbette Filenin Sultanlarının yükselişi oldu. 2005’te Neslihan Demir’in liderlik ettiği ve gümüşle biten efsane Avrupa Şampiyonası yolculuğumuzdan sonra istikrarsız ve başarısız seneler, 2010’ların başından itibaren değişmeye başladı. Zaman içerisinde Avrupa ve Dünya Şampiyonalarında Türkiye’yi son dörtte görmek, Uluslar Liginde ev sahipliğini almak normalleşti. Olimpiyatlarda en iyi derecemizi de 2024’te dördüncülükte gördük. İlkler havada uçuşurken taraftar voleybolcularımızı gurur ve ilgiyle takip etmeye alıştı.
Sonuç olarak bir zamanlar ekonomik kriz dönemlerinde kulüplerin fişi çekmekten çekinmediği basketbol ve voleybol “amatör branşları” artık neredeyse dokunulmazlık seviyesinde. Bu durum, futbolun hala gayet ön planda olduğu bir ülkede aslında bir başarıdır. Futbolda her ne kadar ciddi yatırımlar yapılsa ve alt yapılardan oyuncu çıkarmaya yönelik bir çaba olsa da gerek kulüp gerek A milli takım seviyesinde ciddi bir başarısızlık söz konusu.
Bunun büyük göstergelerinden biri, Süper Lig’in yayın gelirlerinin seviyesi. 2023’te Futbol Ekonomi sitesinin yaptığı habere göre yayın gelirleri, 2000 senesindeki değerlerin gerisine düşmüş vaziyette. Aynı vakitte güncel verilerde Avrupa’daki “on büyük lig” arasında Süper Lig’in bu konuda sadece Primeira Liga (Portekiz), Eredivisie (Hollanda), Jupiler Pro (Belçika) ve Premiership’in (İskoçya) önünde yer aldığını gösteriyor. Her ne kadar takım bütçeleri absürt seviyelere çıkmaya devam etse de yayın gelirleri ve ilgi yavaş yavaş azalıyor.
Asla spam email atmayacağız.
Neler bulacaksın 👇
10+ haftanın gündemi
2+ yaşam seçkisi
1+ Scrolli'de öne çıkanlar
