Blog
Explore the latest trends, techniques, and tips to enhance your blogging skills and engage readers more effectively.
.webp)
19 Mart Saraçhane Eylemleri’nde gözaltına alınan onlarca öğrenciden birisi de Esila Ayık’tı… 37 gün boyunca tutuklu kalan Ayık, “Adalete olan güvenimi kaybediyordum ki halkın desteği bu inancı diri tuttu. Biz Z kuşağı olarak ortak değerlerde birleşebiliyoruz” diyor…
%20(1).jpeg)
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birçok belediye çalışanının tutuklanması ile birlikte öğrenciler Saraçhane’ye akın etti. Günlerce bu tutuklamalara karşı eylem yaptı. Onlarcası gözaltına alındı, hapse atıldı. O isimlerden birisi Belçika’da fotoğrafçılık okuyan Esila Ayık’tı… Birçok hastalıkla mücadele eden Ayık için büyük bir toplumsal hassasiyet oluştu. Serbest bırakılması için defalarca çağrı yapıldı. 37 günün sonunda serbest kaldı. Çıktıktan sonra kaleme aldığı "Z Bakışı" kitabı Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yeniden yayımlandı. Hem bu kitabı konuşmak hem de tutuklulukta neler yaşadığını öğrenmek için Esila Ayık ile bir araya geldik…
Esila hoş geldin sağlığın nasıl? Tutuklandın, gözaltına alındın, sonra tahliye oldun. Belçika'ya, okuluna tekrar geri döndün. Sınavlar nasıl geçti?
Sınavlarımın bir tanesinden geçtim, bir tanesinden kaldım. Eylül'de üç tane daha sınavım var. Onları alacağım. Hocalarım yardımcı oluyor ama odaklanması biraz zor, gündemden dolayı. Ben şu an tahliye olmuş olsam da hala içeride öğrenciler olduğu için pek odaklanamıyorum. Sağlığımla ilgili de maalesef cezaevi sürecinde böbreklerimde protein kaçağı vardı. Protein kaçağının miktarı yükseldi. 500 miligramdan 2 grama yükseldi. Takipteyiz şu an doktorumla. Ekstra ilaca başladım.
37 gün tutuklu kaldın. Nasıl geçti bu 37 gün?
Aslında ilk haftalarda moralim yine biraz yerindeydi. Çünkü suçsuz olduğumu ve haksız yere orada tutulduğumu bildiğim için benim vicdanım rahattı. Fakat ilerleyen zamanlarda, üçüncü-dördüncü haftadan itibaren artık kendimi güçsüz hissetmeye başladım. “Benim bir suçum yok, diğer öğrencilerin de bir suçu yok ama biz hala neden burada tutuluyoruz?” şeklinde sorular sürekli aklıma geliyordu ve artık yavaş yavaş adalete olan güvenimi kaybetmeye başlıyordum ki tam o süreçte zaten tahliye oldum. Bir de ilaçlarla ilgili birkaç sıkıntı olmuştu, verilmemesi gibi ilk haftada. O beni bayağı korkutmuştu… Çünkü insan hakkı ihlali. Güvende hissedemiyordum kendimi kesinlikle cezaevinde. Bir de adli suçlularla kalıyordum. 52 kişilik bir koğuştu... Bir hayat tecrübesi oldu ama olmaması gereken bir tecrübeydi aslında.
İçeride yazdığın birçok yazıyı sosyal medya hesaplarından takip ettik. Mesela daha öncesinde şiir yazıyor muydun?
Evet yazıyordum. Ama hiç paylaşmıyordum insanlarla.
“Doğarken ilk nefesimle içime bulut kaçmış, düştüğüm ilk anda hayallerimin kanadını kıramam/Şimdi tutukluyum diye adalete olan inancımı baltalayamam” dizelerini hangi duyguyla kaleme almıştın?
Adalete olan inancım hala devam ediyor. Aslında bu inancı diri tutan hakimler, savcılardan ziyade bu inancı diri tutan halk. Çünkü biliyorsunuz ben içerideyken çok fazla bir destek almıştım, toplumun neredeyse her kesiminden. Ve benim adalete olan inancımı diri tutan aslında dışarıdaki insanlardı. Onların o adalet arayışıydı.

Büyük bir kamuoyu oluştu. Muhalefet liderleri, yöneticileri senin için sık sık açıklama yaptılar.
İçerideyken ne hissettiğini ve ne düşündüğünü pek bilemiyorsun. Aslında bir panik durumu ve donakalmışlık durumu söz konusuydu. Bakıyordum, izliyordum ve umut doluyordum ama çok fazla da bir şey hissedemiyordum. “Televizyonda bahsedilen Esila ben miyim?" gibi bir şey hissediyordum sanırım. Ama insanların konuşmalarını, siyasilerin konuşmalarını gördükçe ve desteklerini gördükçe cezaevindeyken aslında umut doluyordum. 37 gün şimdi aslında uzun bir süre. Tamam bir 6 ay, 7 ay değil ama benim yaşımdaki bir insan için, kendi halinde bir öğrenci için çok uzun bir süre. Yani psikolojik sağlığımı o 37 gün içerisinde sağlam tutabildiysem, bu destek sayesindeydi.
"Z Bakışı" kitabın okurlarla buluştu. Senin siyasetle ilişkinin çok küçük yaşlarda başladığına tanıklık ediyoruz bölümleri okurken… Bu metinler nasıl ortaya çıktı?
Ben zaten 11 yaşından beri deneme yazıyorum. Çünkü maalesef Türkiye'de doğduğun zaman birçok problemin içine doğuyorsun. Bu sadece bana veya Z kuşağına özel de bir durum değil. Ülkede yaşayan tüm kuşaklar, bu ülkenin içerisinde doğmuş tüm kuşaklar bunu benim gibi tecrübe ediyorlar zaten. O yüzden küçük yaşta, 11 yaşında deneme yazmaya başladım. Çünkü ya bir haksızlık görüyorsun, bir adaletsizlik görüyorsun. Benim babam işçiydi. Yani geçim problemleri görüyorsun… O yüzden aslında benim çözümlerim kendimce yazdıklarımdı… Sonrasında yazı dilim gelişti. 18 yaşında da “Yazdıklarımın bir anlamı olabilmesi için başkalarıyla paylaşmam lazım” diye düşündüm. Bir de o sıralar tam bu Boğaziçi olayları patlak vermişti. Ben o zaman üniversitede değildim ama üniversitedeki arkadaşlarım ağır polis şiddetine maruz kalıyorlardı, gözaltılarına alınmışlardı. Bizim gençler olarak, özellikle Z kuşağı olarak kendimizi ifade edebileceğimiz hiçbir mecra yoktu. Ve yani herkesin de ağzında işte "Z kuşağı, gençler şöyle, böyle" falan gibisinden fikirler var. Ve özellikle de iktidar tarafından gençler sürekli hedef gösteriliyordu. Ama hiç kimse şeyi konuşmuyor: “Ya gençler neden öfkeli? Gençler neden bir şeyleri değiştirmek istiyor?” Asıl konuşulması gereken şeyler bunlardı. Ama biz gençlerin kendimizi ifade edebileceğimiz bir mecra olmadığı için “Yazdıklarımı bir kitapta birleştirebilirim” şeklinde düşündüm, bu kitap da öyle çıktı.
Eğitim ile ilgili de birçok bölüm var. Z kuşağı bu eğitim meselesiyle ilgili ne düşünüyor sence?
Ben 16 yaşındayken Alaska'da değişim öğrencisiydim bir sene boyunca, %100 burslu olarak. Oradaki öğrenciler de part-time çalışıyor. Onlar part-time çalışıp kazandıkları ile kendilerine araba alabiliyorlardı mesela... Başka eyaletlere konsere gidiyorlar, seyahatlere çıkıyorlardı. O çalışmalarıyla kendilerine güzel bir hayat kurabiliyorlar. Fakat Türkiye'de aynı durum söz konusu değil. Orta halli bir aileden gelen öğrenci, ailesinden destek de alsa, aynı zamanda part-time da çalışsa ve üniversiteye gitse, yine bir ders kitabı almakta zorlanacak. Kitap fiyatları çok pahalı. Kendini geliştirmek istese bir kursa yazılmak istese, yine bu çok pahalı. Yani gençlerin önüne aslında bir sürü taş koyuluyor. Eğitim sistemi de aslında gençlerin önüne koyulan taşın ta kendisi. Sonra bizden dağları delmemiz, başarı hikayeleri falan bekleniyor. Ama ne verdiniz siz bu gençlere ki ne bekliyorsunuz?
Senin jenerasyonunun içine doğduğu medya gerçekten çok kutuplaşmış ve herkesin bağıra bağıra konuşarak bir şeyleri tartıştığı bir medya haline dönüştü. Nasıl etkiledi sizi bu?
Ben bunu tutukluluk sürecimde de çok iyi gördüm. Her ne kadar bizim içerisinde olduğumuz ortam kutuplaşmış olsa da, siyaset kutuplaşmış olsa da, bizden büyük insanlar çok zıt noktalarda olsalar da, biz jenerasyon olarak aslında belli değerler üzerinde, mesela hak, hukuk, adalet gibi değerler üzerinde birleştiğimiz zaman ülkücüymüş, tesettürlüymüş ya da benim gibi işte pembe saçlıymış, bunlara takılmıyoruz. Çünkü aslında direkt bireysel görüşlerden ziyade, belli değerler üzerine odaklanabiliyoruz jenerasyon olarak.
.webp)
‘Z Bakış’ı açısından sorarsak iktidardan, yöneticilerden ne bekliyorsunuz? Sizin için ideal iktidar biçimi, organizasyonu nasıl tanımlanır?
İdeal iktidar biçimi, halkını dinleyen, gençleri dinleyen ve çözüm üreten, her konuşanı içeriye tıkmayan bir iktidar biçimi. Ben 2003 doğumluyum ve ben geldiğimden beri bu iktidar var. Biz aslında biz bu iktidarla büyümüş nesiliz. Yani Z kuşağı yerine Ak-Kuşak diyebiliriz kendimize. Ben babamdan daha çok Sayın Erdoğan'ı gördüm. Sürekli televizyondaydı. Okulda sürekli ondan bahsediliyorlardı. Dışarıda sürekli zaten kendisini görüyordum. Babamsa ben sabah kalktığımda işe gitmiş oluyordu, uyuduğumda da işten gelmiş oluyordu. Babamı doğru düzgün görmedim ben büyürken. Böyle bir durumda aslında biz gençler bir eleştiri getiriyorsak yaşananlara, sadece iktidar olmak zorunda da değil, muhalefetin de aslında bir dönüp kendisine bakması lazım. “Ya bu gençler bizle büyüdü, bu gençler bir eleştiri getiriyorsa demek ki biz bir dönüp kendimize bakmalıyız” demeli...
19 Mart sürecinden sonra peki seni veya senin arkadaşlarını dinlemek için çağıran oldu mu?
Hayır, olmadı.
7 yaşında "Cumhurbaşkanı olmak istiyorum" dediğin bölüme dönelim. İleride cumhurbaşkanı olsan ilk olarak ne yapardın?
İlk olarak eğitim sisteminden başlarım. Bir şeyi değiştirmek istiyorsanız, ilk başta sanırım eğitim sisteminden başlamanız gerekebilir. Tabii yol yapabilirsiniz, binalar yapabilirsiniz, yüksek gökdelenler dikebilirsiniz. Ama eğer gerçekten bu ülkeyi kalkındırmak istiyorsanız, 20 yıl sonrasına, 30 yıl sonrasına odaklanmanız lazım. Bunun tek yolu da eğitimden geçiyor. Kaliteli bir eğitim olmadan, kaliteli insan yetiştirmek mümkün değil. Tabii kaliteli insan olmadan da bu ülkeyi kalkındırmak mümkün değil.
‘Z Bakış’ın ardından peki yeni yazdığın metinler var mı? Yeni bir kitap hazırlığın var mı?
Yeni bir kitap hazırlığım var. Tohumlarını da cezaevindeyken atmıştım. Cezaevindeyken çok fazla yazıyordum. Hatta bir tane defter bitti. İkincisine geçmiştim. ‘Z Bakış’tan sonra bir de ‘Mahpus Bakış’ isimli bir kitap yazmayı planlıyorum.
Asla spam email atmayacağız.
Neler bulacaksın 👇
10+ haftanın gündemi
2+ yaşam seçkisi
1+ Scrolli'de öne çıkanlar
