0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Network State:

Yeni dünya düzenine nasıl yön verecek?

Büşra Begçecanlı

Günümüzün hiper-bağlantılı dünyasında, geleneksel ulus-devletlerin katı sınırları giderek erozyona uğruyor. Silikon Vadisi'nin önde gelen isimleri, bu boşluğu doldurmak için radikal bir vizyon peşinde: "Network state" yani ağ devletleri. Bu kavram, eski Coinbase CTO'su ve girişimci Balaji Srinivasan'ın 2022'de yayımladığı "The Network State: How To Start a New Country" kitabıyla popülerlik kazandı. Kitapta Srinivasan, network state'leri "yüksek uyumlu bir çevrimiçi topluluğun, kolektif eylem kapasitesiyle dünya çapında arazi fonlarıyla kurduğu" yapılar olarak tanımlıyor. Önce bulutta başlayıp, sonunda fiziksel toprağa inen bir model. Bu fikir, sadece teorik bir ütopya değil pratikte de ivme kazanıyor. Örneğin Praxis adlı proje, geçen sene ekim ayında 525 milyon dolarlık fonlama turunu tamamlayarak kripto dostu bir "network state" şehri inşa etmek için harekete geçti. Fonun büyük kısmı, 500 milyon dolarlık katkıyla kripto yatırım firması GEM Digital'dan geldi. Benzer şekilde Singapur'da 3 Ekim 2025'te düzenlenen Network State Konferansı Vitalik Buterin, Bryan Johnson ve Ben Horowitz gibi konuşmacıları bir araya getirerek bu akımın küresel ölçekte yayıldığını gösteriyor.  

Bu gelişmeler, teknoloji elitlerinin hükümet bürokrasisinden kaçış arzusunu yansıtıyor. Uzun ömürlülük araştırmaları ve YZ destekli tıbbi deneyler için özel ekonomik bölgeler kurmayı hedefliyorlar. Bu yazıda network state'lerin doğuşunu, ana aktörlerini ve geleceğe dair olası senaryoları inceleyeceğiz. Zira bu akım, sadece bir tech trendi değil; siyasi, ekonomik ve toplumsal haritaları yeniden çizebilecek bir dönüşüm vaat ediyor.

Curtis Yarvin. The New York Times.

Network State'in Doğuşu: Buluttan Toprağa Yolculuk

Kavramın tohumları 2008'e uzanıyor. Barack Obama'nın seçildiği o kaotik döneme. O sırada, startup kurucusu ve aşırı sağ blog yazarı Curtis Yarvin, "Patchwork" adlı bir manifesto yayınladı. Yarvin, liberal demokrasinin çöktüğünü savunarak “dünyanın binlerce egemen ve bağımsız mini-ülke"ile donanmasını hayal etti. Her biri, sakinlerin oy hakkı yerine "exit" yani beğenmezsen taşın seçeneğiyle yönetilen anonim şirketler gibi. Yarvin'in felsefesi, demokrasiyi "katedral" olarak nitelendirdiği baskıcı bir yapı olarak eleştiriyordu.

Yarvin'in hayran kitlesi arasında milyarder yatırımcı Peter Thiel öne çıkıyordu. Thiel, liberal demokrasinin kişisel özgürlükleri kısıtladığını düşünerek 2008'de, uluslararası sularda yüzen şehirler kurma girişimi olan Seasteading Institute'a 500 bin dolar bağışladı.

Peter Thiel. Bloomberg.

Seasteading, "toplumdan ayrılmak diye bir şey yok" diye terk edilse de Thiel'in "exit" felsefesini somutlaştırdı: Düzenlemelerden kaçmak için yeni alanlar yarat.

Bu fikirler, 2013'te Balaji Srinivasan'ın Y Combinator'daki "Silicon Valley’s Ultimate Exit" konuşmasıyla kristalleşti. Srinivasan, tech girişimcilerini "akil adamlar" olarak nitelendirerek onlara şöyle seslendi: Bulut tabanlı "cloud ülkeleri" kurun, hükümetlerden bağımsız. Dokuz yıl sonra yayımladığı "The Network State: How To Start a New Country" kitabıyla bunu sistematize etti. Kitap, network state'i "yüksek uyumlu bir çevrimiçi topluluğun, kolektif eylemle, arazi fonlarıyla kurduğu bir varlık” olarak tanımlıyor. Yani blockchain temelli, şirketvari yönetimle.

Süreç, "önce bulut, sonra arazi" prensibiyle ilerliyor. Bir diğer deyişle “önce fonlarla dijitalde birleşin, akıllı kontratlarla karar alın. Sonra fiziksel toprağa geçin. Düşük vergi için özel ekonomik bölgeleri müzakere edin.” Bu model, neoliberal köklerden besleniyor. Teknolojiyi demokrasinin alternatifi olarak konumlandırıyor. Bu yolculuk, sadece bir fikir değil çeşitli yapılarla yeni egemenlikler vaat ediyor.

Balaji Srinivasan

Network State'in Ana Aktörleri Kim?

Network state akımının arkasındaki itici güç, Silikon Vadisi'nin milyarder vizyonerleri ve tech elitleri. Bu hareketin öncüsü Balaji Srinivasan, 3 Ekim 2025'te Singapur'da düzenlenen Network State Konferansı'nı organizatörü. Konuşmacılar arasında Ethereum kurucusu Vitalik Buterin, "Don't Die" hareketinin lideri Bryan Johnson, a16z ortağı Ben Horowitz ve Coinbase CEO'su Brian Armstrong yer alıyor. Etkinlik şimdiden 3 bin 500'den fazla kayıt aldı ve hükümet temsilcilerini (Singapur, Dubai, Abu Dhabi, El Salvador) bir araya getirerek tech sermayesinin bu fikre akınını gösteriyor. Hareketin ideolojik temelini atanlardan  Peter Thiel de Pronomos Capital aracılığıyla kontratlı şehirleri finanse ediyor. Buterin gibi figürler ise Ethereum'un blockchain altyapısını, network state'lerin dijital yönetim araçları olarak konumlandırıyor.

Pop-up şehirler, akımın test sahası; Buterin'in öncülüğündeki dijital Zuzalu şehri, 2023'te Karadağ'da hayat uzatma meraklılarını bir araya getirdi. Benzer şekilde, Srinivasan'ın Network School'u, 2024'te Singapur yakınlarında üç aylık bir "startup toplum" eğitimi verdi, katılımcıları sosyal akıllı kontratlarla yönetilen topluluklar kurmaya hazırladı. Özel ekonomik bölge örneklerine bakalım; Honduras'taki Próspera, Pronomos'un desteğiyle düşük vergi ve kendi kurallarıyla işliyor ancak hükümetle 11 milyar dolarlık dava sürecinde. 2025'te ivme kazanan bir başka uygulama ise Kazakistan'ın Solana blockchain'iyle imzaladığı özel ekonomik bölge anlaşması.

Öte yandan Telegram'ın kurucusu Pavel Durov da akıma katılıyor. TON blockchain'inin Telegram ile entegrasyonu, milyar kullanıcıya kripto tabanlı bir "dijital ekonomi" sunuyor. VERB adlı hazine şirketi, ağustosta halka açılarak 1 milyar dolar piyasa değerine ulaştı ve TON'u Telegram'ın resmi para birimi yaptı. Bu örnekler, Srinivasan'ın modelini somutlaştırıyor. Düşük maliyetli mobilite ve dijital keşifle, bireyler tercihlerine göre topluluklara "oy veriyor". 2025 TOKEN2049 Dubai konuşmalarından anlaşıldığı üzere network state'ler web3 topluluklarını fiziksel dünyaya taşıyarak yeni bir varlık sınıfı haline geliyor.

Kolonyalizm 2.0'dan Yeni Dünya Düzenine mi?

Network state akımının parlak vaatleri sert eleştirilerle gölgeleniyor. Eleştirmenler, bu modeli "techno-colonialism" yani teknoloji kolonyalizmi olarak nitelendiriyor. Silikon Vadisi elitleri, zayıf uluslardan arazi kaparak yeni imparatorluklar kuruyor. Kimileri de hareketin dünyayı "bakire bir sınır" olarak gördüğünü söylüyor. Tıpkı 19. yüzyıl kolonyalizmi gibi yerel halkı dışlayarak. Felsefeci Slavoj Žižek "Network States? No Thanks!" başlıklı yazısında bu ütopyaların neoliberal bir kaçış olduğunu savunuyor ve zenginlerin, demokrasiyi terk edip oligarşik yapılar kurduğunu, bu yapıların otokratlarla ittifak potansiyeli taşıdığını vurguluyor.

Riskler de somut ve hukuki çatışmaları öne çıkarıyor. Honduras'taki Próspera, hükümetin özel ekonomik bölge statüsünü iptal etmesiyle 11 milyar dolarlık dava sürecine girdi. Eleştirmenler, bu tür girişimlerin egemenlik ihlali yarattığını belirtiyor. Bazı araştırmalar, risk sermayesinin “exit” fikrinin siyasi ekonomisine dikkati çekerek şu sonuca varıyor; sermaye, düzenlemelerden kaçmak için yeni sınırlar yaratıyor ama başarısızlık oranı yüksek. Seasteading gibi öncüller suya battı. Eşitsizlik de büyük tehdit. Bu devletler, sadece yaratıcıları için erişilebilir çünkü hizmet sektörü işçileri dışlanıyor. Küresel kapitalin eşitsizliğini derinleştiriyor.

Gelecek senaryoları ise ikiye ayrılıyor. İyimser görüşte network state'ler yeni varlık sınıfı haline geliyor. Forbes'un 2023 analizi, kripto destekli toplulukların devrimci potansiyelini vurguluyor. Singapur Konferansı gibi etkinlikler hükümetlerle entegrasyonu hızlandırabilir. Balaji Srinivasan'ın bir röportajında belirttiği gibi techno-ütopyacılar, dağılmış egemenlikler kurarak ulus-devletleri aşabilir.

Kötümser senaryoda ise cyber tehditler ve medya evriminin yarattığı karmaşa, network state'leri daha da savunmasız kılabilir. Örneğin 28 Nisan 2025'te yaşanan İber Yarımadası karartması gibi olaylar bu kırılganlığı somutlaştırıyor. Hatırlayalım olay, güney İspanya'daki küçük kesintilerin zincirleme reaksiyonuyla başladı. Fransa bağlantıları koptu, yenilenebilir enerji kaynaklarının istikrarını sağlayamaması sonucu tam bir çöküş yaşandı, milyonlarca kişiyi etkiledi ve ekonomik kayıplar milyarlarca avroya ulaştı. Bu olay, benzer senaryolarda hacker'ların güç altyapılarını hedef alabileceğini gösteriyor. Mesela 2015'te Ukrayna'da Rus bağlantılı siber saldırılar 230 bin kişiyi elektriksiz bırakmıştı ve 2025'te artan YZ destekli saldırılar (örneğin deepfake'lerle desteklenen dezenformasyon kampanyaları) bu riski katlıyor. Medya evrimi bağlamında ise YZ ile üretilmiş haberler ve sosyal medya manipülasyonu panik yaratarak network state'lerin dağınık yapısını daha da erozyona uğratabilir. Zira bu topluluklar blockchain'e dayansa da fiziksel kablolara bağımlı kalıyor. Sonuç olarak bu yapılar siber savaşlara karşı kırılgan kalabilir, hükümet dışı bağımsızlık hayali gerçek bir kaosa dönüşebilir.

Peki network state'ler yeni bir dünya düzeni mi olacak yoksa şişirilmiş bir balon mu? Stanford Üniversitesi'nin 2024 raporunda blockchain temelli ütopyaların sadece %10'unun kalıcı başarı gösterdiği, kalanının fon eksikliği veya regülasyon çatışmalarıyla dağıldığı vurgulanıyor. Eğer başarılı olursa siyasi haritaları kökten yeniden çizebilir. Ulus-devletlerin sınırlarını aşan, kripto tabanlı egemenlikler, küresel göçü tercih temelli bir oyuna dönüştürür. Çünkü Srinivasan'ın öngördüğü gibi bireyler oy vererek optimal topluluklara akar ve bu da geleneksel hükümetleri rekabete zorlar. Network state'ler teknolojinin demokratikleşmesini vaat ederken ironik şekilde yeni bir elitizm doğurabilir. Geleceğin şekillenmesinde kritik bir test ama herkesin kazandığı bir oyun mu, zaman gösterecek. Bu evrim izlemeye değer.