0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Mamdani: Trump’ın yarattığı yeni ‘Amerikan kahramanı’

Erkin Öncan

ABD’nin en büyük şehri New York ilk kez bir Müslüman ve ilk Güney Asya kökenli bir belediye başkanı seçildi. ‘Demokratik sosyalist’ Zohran Mamdani, seçim zaferiyle birlikte kısa sürede ulusal çapta dikkat çeken bir figüre dönüştü.

Uganda doğumlu Şii bir Müslüman olan ve 7 yaşında ailesiyle New York’a taşınan Hint asıllı Mamdani, Bronx High School of Science’ta okudu, Bowdoin College’da Africana Studies bölümünden mezun oldu. 

Yönetmen bir anne ve uluslararası ilişkiler ve antropoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan akademisyen bir babanın oğlu olan Mamdani, 34 yaşında enerjik, genç ve ‘sol’ politikalarıyla, ‘Müslüman, sosyalist, göçmen’ kimliğiyle ABD başkanı Donald Trump’ın önderliğindeki ‘MAGA’ ideolojisinin 180 derece karşısında konumlanıyor. 

Mamdani, seçim kampanyası döneminde kiralara üst sınır getirilmesini (rent cap, Good Cause Eviction Act), polis bütçesinin kesilerek konut ve sosyal hizmetlere aktarılmasını (reallocating NYPD budget), evsizliğin sosyal bir kriz olarak ele alınmasını, toplu konut projelerinin kamusal finansmanla genişletilmesini savundu. 

Mamdani ayrıca, Filistin meselesi konusunda, New York Eyalet Meclisinde ateşkes çağrısı yapan ilk isimlerden biri oldu ve Kongre üyesi Alexandria Ocasio-Cortez’le birlikte ‘Stop Sending Weapons to Israel Act’ girişimini destekledi.

“Güvenlik polisle değil, konutla başlar” diyen Mamdani, “New York’ta yaşamak bir ayrıcalık değil, bir hak olmalı” ifadeleriyle, en başta sosyal adalet hassasiyeti taşıyan New Yorkluların desteğini kazandı. 

Mamdani kimlerden oy aldı?

Mamdani’nin ‘demokrat sosyalist’ çizgisi, kendisiyle ilgili toplumcu bir profil sunsa da, Mamdani aslında en çok oyu yine ‘zenginlerden’ aldı.

Verilere göre, Mamdani’ye oy verenlerin en yüksek oranı yıllık geliri 100 bin doların üzerinde olan seçmenlerden geldi. Mamdani’nin oy oranı, yüzde 48 yüksek gelirli, yüzde 44 düşük gelirli, yüzde 36 ise orta gelirli seçmen tarafından şekillendirildi.

Yani Mamdani, liberal kimlik politikası koalisyonu tarafından, yüksek eğitimli, kozmopolit, ekonomik olarak belirli bir seviyede güvenceye sahip ve en önemlisi de ‘Trump’tan nefret eden’ kentli orta/üst sınıf tarafından seçildi. 

‘Sosyalizm’ ama nasıl?

Öte yandan, Mamdani’nin kampanya vaatleri de ülkedeki mevcut düzenin değiştirilmesinden çok ‘onarılması’ yönünde. Kira artışlarını ‘dondurmak’, toplu taşımayı ‘ucuzlatmak’, çocuk bakımını ‘desteklemek’... 

Elbette kimse Mamdani’den ABD’nin ortasında ‘sosyalist’ düzen kurmasını, veya bunun için ‘gemileri yakmasını’ beklemiyor. Ancak gerek Mamdani’nin ideolojisi, gerek vaatleri ve siyasi konumu, “New York’ta sosyalizm kazandı” cümlesini oldukça ‘iddialı’ bir hale getirmeye yeterli. 

Öte yandan, Mamdani’nin oy dağılımındaki ‘etnisite’ de mevcut siyasi durum hakkında ipuçları veriyor. Mamdani Asyalı seçmenlerde yüzde 59, Siyah seçmenlerde yüzde 48, Hispanik seçmenlerde yüzde 45 oy oranına ulaşırken, ‘beyaz seçmenlerdeki’ oy oranı yüzde 37’de kaldı. 

Zenginlerden de oy aldı

Seçmenlerinin ‘ekonomik’ dağılımı ise bir diğer dikkat çekici unsur. Mamdani, yalnızca ‘yoksullardan’ değil, Brooklyn’in zengin ‘brownstone’ evleriyle çevrili mahalleleri başta olmak üzere, ‘zenginlerden’ de oy aldı. Bu durum, Mamdani’nin bu kesimler tarafından ekonomik çıkarları doğrultusunda değil, daha çok -ya da en az o çıkarlar kadar— temsil ettiği değerler sistemi nedeniyle tercih edildiğini gösteriyor.

Mamdani’nin görev süresince söz konusu vaatlerinin ne kadarını hayata geçirebileceği şimdilik belirsiz. Elbette vaatlerini gerçeğe dökme yolu meclis, bütçe ve yerel dengelerle sınırlı olacak… Yeni başkanın konut, ulaşım, barınma alanlarındaki vaatleri, her ne kadar ‘iyileştirme’ düzleminde, yani ‘yarım’ sunulsa da dünyaya sosyalizmin kazandırdığı haklar. 

Sosyalist/toplumcu bir siyasi çizginin sınıf mücadelesinden değil, orta-üst sınıfın vicdanından üretildiği coğrafyalarda ise, bu tür ‘iyileştirme’ vaatleri ne yazık ki yarım kalmaya mecburdur.

Ancak, bu tür vaatlerin dile getirilmesi bile Mamdani’nin Trump ve Cumhuriyetçiler tarafından sert bir şekilde hedef alınmasına yetti. 

Trump, Mamdani'nin New York Belediye Başkanı olması halinde federal fonları ciddi şekilde ‘kısacağını’ belirterek, "Komünist aday Mamdani New York Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanırsa, gerekli olan asgari miktar dışında federal fon sağlama ihtimalim çok düşük, çünkü komünist bir yönetim altında bu bir zamanlar muhteşem olan şehrin başarı şansı, hatta hayatta kalma şansı sıfır! Komünist bir yönetimle durum daha da kötüye gidebilir” demişti.

Mamdani’nin yanıtı ise, Trump’ı zafer konuşmasında "Bir despotu korkutmanın bir yolu varsa, o da onun iktidar kazanmasına olanak sağlayan koşulları ortadan kaldırmaktır. Trump, beni izlediğini bildiğim için sana söylüyorum: Sesi aç" ifadeleriyle geldi.

‘Trump gibi milyarderlerin vergi kaçırmasına ve vergi indirimlerinden faydalanmasına olanak sağlayan yolsuzluk kültürüne son vereceklerini’ vurgulayan Mamdani ayrıca, New York’un ‘göçmen kenti’ olmasına atıfla "New York, göçmenler tarafından inşa edilmiş ve bu gece itibarıyla göçmenler tarafından yönetilen bir şehir olarak kalacak. Yani, beni dinle Başkan Trump, herhangi birimize ulaşmak için hepimizi aşmanız gerek” dedi.

Mamdani ayrıca, Trump ve MAGA çevreleri tarafından da ‘komünistlikle’ suçlandı, Fox News yorumcularının hedefi oldu, ‘New York’u Havana’ya çevireceği’ iddia edildi. 

Sonuçta yine ‘Amerikalı'

Ancak Mamdani, Amerikan dış politikası konusunda daha ılımlı görünse de nihayetinde ‘Amerikalı’ görüşlere sahip bir siyasetçi.

Katıldığı bir podcast programında Küba ve Venezuela hakkında başta yorum yapmaya çekinmiş, daha sonra yaptığı açıklamada ise şu ifadeleri kullanmıştı:

“Nicolas Maduro’nun da Miguel Diaz-Canel’in de diktatör olduğuna inanıyorum. Yönetimleri, özgür ve adil seçimleri engelledi, siyasi muhalifleri hapse attı ve bağımsız basını susturdu.

Yine de, federal hükümetimizin her iki ülkeye yönelik uzun geçmişe dayanan cezalandırıcı politikaları ve Küba’ya karşı onlarca yıldır süren ablukayı sürdürmesi, bu koşulları daha da kötüleştirdi.”

Mamdani elbette ‘bildiğimiz anlamda’ bir sosyalist olmak zorunda değil; o, New Yorklular için somut vaatler ve umut sunan, kentte adalet ve yaşam hakkını savunarak öne çıkmış bir siyasi figür. 

Ancak Mamdani’nin yükselişi sadece programıyla açıklanamaz. Seçilmesi, Trump’ın ikinci başkanlık dönemiyle derinleşen siyasal kutuplaşma, MAGA’ya tepki duyan eğitimli ve kendini tehdit altında hisseden kentli seçmenlerin yeni bir kahramana ihtiyaç duymasıyla doğrudan bağlantılı. 

Trump dönemiyle oluşan yeni statükonun hedef aldığı kesimleri rahatsız eden bir anlatıya karşı, değerleri ve kimliğiyle kentli orta-üst sınıfın umudu haline gelen Mamdani, bu bağlamda Trump’ın yarattığı yeni bir ‘Amerikan kahramanı’ sayılabilir...