Hollanda, sağ koalisyon hükümetinin göç politikasındaki anlaşmazlıklar sonucu düşmesi nedeniyle, 29 Ekim Çarşamba günü yeniden sandığa gidiyor. Göç politikaları, önceki seçimde olduğu gibi bu seçimlerin de akışını belirleyecek başlıca konular arasında yer alıyor.
Son yıllarda Avrupa siyasetinde gözlenen siyasi belirsizlikler, ekonomik sorunlar ve yükselen aşırı sağ eğilimler, bu seçimleri yalnızca Hollanda’nın değil, kıtanın geleceği açısından da kritik bir dönüm noktası hâline getiriyor.
Sandık başına gidecek yaklaşık 13 milyon Hollanda vatandaşı, önceki Başbakan Geert Wilders’ın aşırı sağ partisi PVV, Hristiyan demokrat CDA ve NSC, yeşil sol koalisyon PvdA/GL, liberal muhafazakar VVD ve sosyal liberal D66 arasında bir seçim yapacak.
Aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’ın 22 Kasım 2023’teki Hollanda genel seçimlerindeki zaferi, Avrupa’da son yıllarda artan sağ eğilimi gözler önüne serdi. PVV, 150 sandalyeli parlamentoda 37 milletvekili çıkararak seçimleri açık ara birinci tamamlamıştı.
16 Mayıs 2024’te kurulan sağ koalisyonda yer alan diğer partiler ise, 24 milletvekili ile Halk için Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD), 20 milletvekili ile Yeni Sosyal Sözleşme (NSC) ve 7 milletvekili ile Çiftçi – Vatandaş Hareketi (BBB)’ydi. Yeni kurulan koalisyon hükümeti, parlamentodaki 150 sandalyeden 88’ine sahipti.
Dünyada artan savaşlarla birlikte, Avrupa’ya yönelen göç dalgaları, aşırı sağcı ve popülist partiler için siyasi bir araç haline geliyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağ partiler, halkın yaşam koşullarındaki kötüleşmeyi göçmen sayısındaki artışa bağlayarak güç kazanıyor.
Fransız Marine Le Pen’den Belçikalı Tom Van Grieken’e, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’dan Hollandalı Geert Wilders’a…
Avrupa’nın aşırı sağ liderleri, 2025’in başlarında Madrid’de düzenlenen toplantıda bir araya geldi. “Gelecek biziz” ve “Avrupa’yı yeniden harika yapacağız” sloganları altında birleşen liderler, Donald Trump’ın seçim zaferinin dünya siyasetinde bir dönüm noktası olduğunu vurguladı.
Almanya’da AfD’nin yükselişi, Macaristan’da Viktor Orbán’ın zaferi, Fransa’da Marine Le Pen’in popülaritesi, Belçika’da yükselen sağ parti oyları ve son olarak, 22 Kasım 2023 seçimlerinde Hollanda’da aşırı sağcı Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi’nin (PVV) zaferi, Avrupa genelindeki artan aşırı sağ eğilimi gözler önüne seriyor.
Ancak Avrupa’nın birçok ülkesinde, uzun yıllardır resmi veya gayriresmi olarak uygulanan “siyasi izolasyon” anlaşmaları sayesinde aşırı sağ partilerle koalisyon kurulması engelleniyor. Bu uygulama, herhangi bir aşırı sağ parti sandıktan birinci çıksa bile hükümet kurmasını büyük ölçüde zorlaştırıyor.
Seçimlerin ardından koalisyon ortakları, Hollanda tarihinin en sıkı göç politikası üzerinde uzlaşarak hükümeti kurdu. Kabul edilen politika, iltica başvuruları reddedilen göçmenlere verilen devlet destekli konutun kesilmesini, sağlık, eğitim ve konut sistemlerindeki yoğunluk nedeniyle 1 ila 2 yıllık “göç krizi” ilan edilmesini ve Ter Apel iltica merkezinin kapasitesinin aşılması nedeniyle yeni barınma merkezleri kurulmasını içeriyordu.
Yaklaşık bir yıl sonra, 26 Mayıs 2025’te sürpriz bir basın toplantısı düzenleyen yeni başbakan Geert Wilders, Hollanda’ya göçü ciddi şekilde azaltmayı hedefleyen on maddelik bir liste açıkladı. Wilders bu liste ile diğer koalisyon ortaklarına bir ültimatom verdi; eğer anlaşma sağlanmazsa PVV koalisyondan çekilecekti.
Wilders’ın on maddelik listesinde Hollanda sınırlarının tüm iltica başvurularına kapatılması, sınır kontrollerinin askerî destekle artırılması ve mülteciler için aile birleşimlerinin durdurulması gibi maddeler yer alıyordu.
Koalisyon partileri bu listeyi onaylamayı reddedince, PVV ültimatomunu uygulayarak koalisyondan çekildi. Bunun üzerine, parlamentodaki çoğunluğunu kaybeden Hollanda hükümeti, 3 Haziran 2025’te düştü.
2023 Hollanda Parlamentosu Seçim Araştırması (DPES) anketine göre, Hollanda’da halkın en büyük ulusal sorunu göçmenlik olarak belirlendi. Ayrıca, seçmenlerin yarısı, Hollanda’ya gelen göçmen sayısının sınırlandırılmasının ülkedeki birçok sorunu çözeceğine inanıyor.
Geert Wilders’ın partisi PVV de dahil olmak üzere, Avrupa’daki birçok aşırı sağ parti, seçmenleri göçmenlik sorununu öne çıkararak etkilemeye çalışıyor. PVV’nin 2023’teki seçim kampanyası da çoğunlukla sınırların kapatılması, İslami okullar ve camilerin yasaklanması ile kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmesi üzerine kurulmuştu.
Hollanda’daki asıl sorunların konut yetersizliği, eğitim ve sağlık sistemindeki tıkanıklık, sosyal hakların kısıtlanması ve gençlerin gelecek kaygısı olduğunu vurgulayan PvdA üyesi ve tarihçi Zafer Aydoğdu, aşırı sağ partilerin göçmenleri hedef göstererek popülarite kazanmasının, ülkedeki asıl sorunların göz ardı edilmesine yol açtığını belirtti.
Hollanda Genel Seçimlerinde 16 parti yarışıyor. Bunların arasından ise beş aday öne çıkıyor. Önceki Başbakan Geert Wilders’ın göçmen karşıtı politikalarıyla öne çıkan aşırı sağ Özgürlük Partisi (PVV), ana akım muhafazakâr Hristiyan Demokrat Parti (CDA), yeşil ve solun birleşerek kurduğu PvdA/GL koalisyonu, adını kurulduğu yıldan alan sosyal liberal parti Demokrat 66 (D66) ve liberal muhafazakar Halk için Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD), seçmenlerin karşısına çıkacak.
Seçim öncesi yapılan anketlere göre, Kasım 2023 seçimlerinde sürpriz bir şekilde birinci çıkan Geert Wilders’ın partisi PVV, yaklaşık yüzde 20 oy oranıyla önde gidiyor. Birleşmenin ardından kazandığı ivmeyi koruyamayan PvdA/GL koalisyonu ile son aylarda beklenmedik bir çıkış yapan CDA’nın oy oranı ise yüzde 16 civarında seyrediyor.
Öne çıkan diğer iki parti ise son altı ayda oy oranını yüzde 3 artırarak yüzde 11’e yükselten D66 ile aynı dönemde yüzde 8’lik bir kayıp yaşayarak oy oranı yüzde 10’a gerileyen VVD oldu.
CDA’nın PVV ile koalisyon kurmaya yanaşmayacağını söyleyen Zafer Aydoğdu, D66, CDA, PvdA/GL ve PvdD’den oluşan daha merkez sol bir koalisyon kurulmasının muhtemel olduğunu belirtti. Aydoğdu, merkez sol bir koalisyon kurulmasının Hollanda’nın geleceği ve demokrasisi için hayati öneme sahip olduğunu da ekledi.
Şu anki tablo, Geert Wilders’ın yeniden başbakan seçilme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak bu durumda, hükümetin başarılı bir şekilde kurulup kurulamayacağı en önemli soru olarak öne çıkıyor.
GroenLinks ve PvdA’nın birleşmesinin başlangıçta bir güç yarattığını ancak bu yükselişin sürdürülemediğini, oy oranının yüzde 20 bandında kaldığını PvdA üyesi Aydoğdu, “Algı çok belirleyici bir unsur. Gerçeklere dayansa da dayanmasa da önemli olan ortaya konan argümanlar oluyor. Popülist sağ partiler de algıyı çok iyi yönetiyor. Solun argümanları ise çoğu zaman daha soyut kalıyor; teorik veya ideolojik çerçevede ifade ediliyor. Oysa bu düşünceler halka daha yakın, somut örneklerle anlatılabilse, insanların durumu daha iyi kavrayabilmesi mümkün olur” dedi.
Aydoğdu, Frans Timmermans’ın sol koalisyonun başına getirilmesinin beklenen etkiyi yaratmadığını belirterek, solun gençleşmesi, yenilenmesi ve daha birlikçi bir söylem benimsemesi gerektiğini söyledi.
Europe Elects’in 26 Ekim – 5 Kasım 2025 tarihleri arasında Hollanda’daki Türk, Fas, Surinam ve Karayip diasporasından 1.736 katılımcıyla gerçekleştirdiği ankete göre, azınlıkların haklarını savunan DENK Partisi, yüzde 40’lık oy oranıyla birinci parti konumunda.
2014 yılında PvdA’dan ayrılan iki Türk milletvekili Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk tarafından kurulan DENK, şu anda parlamentoda 3 sandalyeye sahip. Aynı ankete göre azınlıkların en çok oy verdiği ikinci parti, yüzde 22 ile yeşil-sol koalisyonu PvdA – GroenLinks olurken, Wilders’in partisi aşırı sağcı PVV ve liberal-muhafazakâr VVD, azınlık seçmenler arasında yalnızca yüzde 4’lük bir desteğe sahip.
Türk diasporasının genelinin daha çok Türkiye’deki gelişmeleri takip ettiğini belirten Aydoğdu, Hollanda’daki siyaseti yakından izleyenlerin ise çoğunlukla DENK Partisi etrafında kümelendiğini söyledi.
Aydoğdu ayrıca, göçmenlerin etnik kökenlerini öne çıkaran tek bir parti etrafında toplanmalarının, onların toplum içinde daha fazla izole olmasına ve ötekileştirilmesine yol açtığını söyledi. Belirli bir kesime hitap ettiği için yeterince milletvekili çıkaramadıklarını belirten Aydoğdu, bu durumun, göçmenlerin siyasette etkili olmasını zorlaştırdığını ifade etti.
Radikal sağ grupların Avrupa’daki etkisi her geçen gün artarken, azınlıkların sesi giderek daha fazla kısılıyor. Hollanda’da Geert Wilders ve partisinin bulduğu yankı da bu tablonun bir örneği.
29 Ekim’de Hollandalılar, yalnızca yeni bir hükümet seçmek için değil, aynı zamanda demokrasilerinin geleceği için sandık başına gidecek. Anketlerdeki son durum ise önceki hükümeti düşüren PVV’nin hala zirvede olduğunu gösteriyor. Diğer yandan, başlangıçta büyük umut yaratan PvdA/GL koalisyonu ise beklenen ivmeyi yakalayamamış görünüyor. Popülist sağın çarşamba günkü seçimleri önde tamamlaması beklenirken, sol partiler soyut ve ideolojik söylemleri nedeniyle halktan yeterli desteği almakta zorlanacak gibi görünüyor.

© 2025 Scrolli. All Rights Reserved. Scrolli Media Inc
