0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Belirsizlikler çağında: Kısalan ufuk çizgisinde karar alma

Saygın Vedat Alkurt

2008 küresel finansal krizi sonrası dönemde belirsizlikler, kısa dönemli ya da seyrek karşılaşılan istisnalardan ziyade birer norm olarak karşımızda. Politik dalgalanmalar, iklime dair öngörülemezlikler, doğal afetler ve ekonomik kırılganlıkların toplumsala etkileri ancak eş zamanlı olarak birbirini besleyen unsurlar haline geliyor.

Bu eş zamanlılık, hem kurumların stratejik görüş alanını daraltıyor hem de bireylerin gündelik karar ufkunu kısaltıyor. Geçmişte bir insan boyu için 4.6 km olan ufuk çizgisi, bugün 1 km nin altına düşmüş durumda; üstelik hava puslu ve deniz dalgalı. Sonuç, uzun vadeli planlama kapasitesinin aşınması ve anlık rasyonalite” nin yaygınlaşması: kurumlar bugün ufuk çizgisini birkaç çeyreğe, hatta birkaç haftaya indiriyor.

Siyasal belirsizlikler: Kurumsal güven ve öngörülebilirlik açığı

Geçen haftalarda Scrolli tarafından düzenlenen Radikal Belirsizlikler Yuvarlak Masa Toplantısı'na katılma imkânım oldu. Toplantının moderatörü BurakDalgın, uzun süredir üzerinde düşündüğüm ancak analitik olarak çerçeveleyemediğim karşıt dinamikleri son derece sistematik biçimde ortaya koydu. Dalgın’ın değerlendirmeleri, karar süreçlerinin artık veri bolluğundan değil, veri istikrarsızlığından (eksik, çelişen ve hızlı değişen) beslendiğini; bunun da çağın belirgin özelliği olan öngörü kaybını derinleştirdiğini hatırlatıyordu.

Burak Dalgın, 'Radical Uncertainty Roundtables: Türkiye in the Age of Monsters' oturumu. Fotoğraf: Scrolli

Küresel ölçekteki siyasal belirsizlikler kuralların istikrarına ve kurumsal güvene gölge düşürdüğünde, öngörülebilirlik de erozyona uğruyor. Bunun etkilerini hem kurumsal yapılarda hem de hane düzeyinde net görüyoruz. Son on beş yılda uluslararası kuruluşlar birden çok sınavdan geçti; ancak bu sınavlardan yüksek not aldıklarını söylemek güç. İlk sınav, 2010 yılında başlayan Arap Baharı sürecinde yaşandı. Bu süreçte uluslararası pek çok aktör, yaşanan halk hareketlerine ya geç tepki verdi ya da sahadaki dönüşümü doğru okuyamadı; bu da uluslararası kuruluşların krizlere zamanında ve etkili biçimde müdahale edemediği yönündeki eleştirileri güçlendirdi. İkinci olarak, Brexit süreci Avrupa Birliği nin kırılganlığını ve Kıta Avrupa sının giderek azalan etki gücünü gözler önüne serdi.Üçüncü olarak,COVID-19 pandemisi döneminde ortaya çıkan yönetişim zaafları, uluslararası sistemin krizlere karşı dayanıklılığını sorgulattı. Bugün bile Avrupa ve Orta Doğu daki çatışmalara dair tutumlar ve iklim politikalarında vaatler ile eylemler arasındaki farklar, uluslararası kuruluşların işlevselliğini tartışmalı hâle getiriyor.

Saygın Vedat Alkurt, Burak Dalgın, 'Radical Uncertainty Roundtables: Türkiye in the Age of Monsters' oturumu. Fotoğraf: Scrolli

Özellikle uluslararası kuruluşların işlevlerinin ve işlevsizliklerinin sorgulandığı bu dönemde kurumlara güvenin erozyona uğradığını söylemek yanlış olmaz. Dolaylı bir etki olarak politik risklerin yükseldiği ve uluslararası kuruluşlara karşı güvenin sorgulandığı bu dönemde uzun vadeli, sermaye-yoğun ve istihdam yaratıcı projeler yerine; hızla nakde dönebilen, çıkışı esnek, sabit maliyeti hafif ve mümkünse otomasyona/dijital altyapıya yaslanan iş modellerine yönelimartıyor. Tüm bunların yanında gelişen yapay zeka teknolojileri ile istihdamda yapısal dönüşümler öne çıkıyor. Küresel siyasal pozisyonların keskinleştiği, düzenleyici zeminin öngörülemezleştiği bağlamda bekle-gör” refleksi, işgücünü genişletme kararlarını erteleyen; nakit akışı, maliyeti hesaplanabilir ve ölçeklenmesi kolay, insan kaynağı bağımlılığı düşük faaliyetlere öncelik veren bir yatırım davranışı üretiyor. Öte yandan küresel siyasal kararlarda sık ve keskin dönüşler, haneler için dün olmadığı kadar bir politika risk primi” üretiyor: yurttaşlar fiyat ve gelir beklentilerini siyasal sinyallere bağlayarak dalgalı ve savunmacı davranış kalıpları geliştiriyor.

Toplumsal belirsizlik: Kırılganlıkların asimetrisi

Toplumsal belirsizlik, aynı fırtınayı farklı teknelerde atlatmaya benziyor: herkes aynı dalgayı görse de etkiler, teknenin büyüklüğüne, dayanıklılığına ve manevra alanına göre değişiyor. Örneğin gelir düzeyi düşük haneler için belirsizlik, temel ihtiyaçlar ve borç döngüsü üzerinden akut bir hayatta kalma problemine dönüşüyor. Orta sınıf için ise statü koruma ve gelecek standartlarını muhafaza etme kaygısı ön plana çıkıyor; bu, tüketim kompozisyonunda gri tasarruf” (ertelenen ama vazgeçilemeyen) davranışları tetikliyor. Bu bağlamda farkları daha iyi anlayabilmek için birkaç toplumsal segmente daha yakından bakabiliriz:

Kadınlar: Görünmeyen yüklerin çarpanı

Kadınlar belirsizlikte çift yönlü yükleri sırtlayan taraf. Bir yandan güvencesizlik ve ücret eşitsizliğiyle; diğer yandan hanelerde bakım emeğinin esnek olmayan yapısıyla yüzleşiyor. Euronews in OECD 2022 verilerine dayandırarak yayınladığı habere göre OECD ülkelerinde kadınlar, erkeklere kıyasla neredeyse iki katı süreyi ücretsiz ev işi ve bakım işine harcıyor. Tüm OECD ülkeleri arasında Türkiye bu konuda açık ara lider konumda. Türkiye de kadınlar erkeklerden 3,5 kat daha fazla zamanlarını ev işine ayırıyor.

Belirsizlik arttıkça ücretli iş ile görünmez bakım emeği arasındaki gerilim büyüyor; bu, kadınların istihdamda kalıcılığını olumsuz etkiliyor ve kariyerlerinde yükselme olasılığını düşürüyor. Finansal tarafta ise tampon tasarrufa erişim sınırlı olduğundan, kadınlar mikro krizleri yönetmek için sosyal sermayeye (aile/ağ desteği) daha çok yaslanıyor ve bu da kırılganlıkları mekânsal ve kültürel farklılıklarla güçlendiriyor. Ayrıca ekonomik kriz dönemlerinde kadınlar istihdamda ilk gözden çıkarılan kesimlerden biri olmaya devam ediyor. Bu durumun da hem hane ekonomisine hem de hanedeki karar mekanizmalarına yıkıcı bir etkisi var.

Orta Sınıf: Statü koruma çabası ile gelecek inşaası

Belirsizlik çağında orta sınıf yoksulluk sınırına düşme riski ile bir üst refah katmanına geçememe gerilimi arasında sıkışıyor. Bu grup için belirsizlik, doğrudan yoksullaşmadan ziyade yaşam standartlarının erimesiyle; örneğin çocukların eğitim kalitesinden vazgeçmemek adına tatil ya da sosyal harcamaları kısmak zorunda kalmakla hissediliyor. Çoğu zaman en temel faaliyetleri dahi koşullara ve vazgeçişlere dayanıyor. Özellikle barınma maliyetleri temel yaşamsal giderler için ayrılan bütçeleri baskılıyor. 2019 yılında yapılan araştırmaya göre gelirler yerinde sayarken temel yaşam maliyetleri dramatik biçimde artıyor; özellikle de barınma maliyeti. 2019 verilerine göre OECD ülkelerinde 20 yılda konut fiyatları hane ortanca gelirinden üç kat daha hızlı arttı. Özellikle pandemi sonrası dönemde Türkiye de barınma maliyetlerinin hane bütçesindeki payı giderek daha da yükseliyor.

Bu segmentte güvencesizlik ise daha karmaşık: ne tamamen güvende ne de tam olarak kırılgan. Özellikle kurumsal şirketler istihdamda edilen beyaz yakalılar için, işini korumak yetkinliği güncel tutmak” ve kendini sürekli yeniden konumlandırmak” anlamına geliyor. Dolayısıyla, belirsizlik bu grupta hem ekonomik hem psikolojik boyut kazanıyor — yorgunluk, ükenmişlik ve geleceğe yatırım yapamama” duygusu yaygınlaşıyor. Sonuç olarak, orta sınıfın belirsizlikle kurduğu ilişki bir denge oyunu”na benziyor: yaşam standartlarını ve statüyü koruma arzusu, günceli yakalama çabası ile düşüş korkusu arasında gidip gelen, ama yukarı yönlü hareketliliğin giderek zorlaştığı bir oyun.

Yaşlılar: Sabit gelirde dalgalı fiyatlar

Yaşlılar için belirsizlik, sabit veya sınırlı artış gösteren gelirler üzerinde oynak fiyatların baskısı şeklinde tezahür ediyor. Özellikle Türkiye de, sepete yansıyan enflasyon ile resmi rakamlar arasında fark bulunduğunu savunan ekonomistlerin de işaret ettiği üzere, emeklilerin altı aylık ya da bir yıllık periyotlarla sabitlenen gelirleri dönem sonuna doğru reel olarak azalıyor. Sağlık ve bakım harcamalarının enflasyondan daha hızlı artması, bütçede ikame imkânını azaltıyor. Özellikle uzun sürelere yayılan ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde bu makasların etkisi kümülatif bir şekilde artıyor. Üzerine e-devlet benzeri yapılarda dijitalleşme hızlandıkça, hizmetlere erişimde dijital eşik” belirsizliği büyütüyor; güven ve mahremiyet kaygıları kararların ertelenmesine yol açabiliyor. OECD nin Society at a Glance 2024 raporuna göre 55–74 yaş grubunda internet kullanımı Türkiye de %53 (2022); birçok OECD ülkesinin oldukça altında. Dijital işlemlere geçişte yaşa bağlı erişim farkı belirgin. Sonuç ise tüketimin zorunlu kalemlere sıkışması ve sosyal katılımın kısılması olarak tezahür edebiliyor.

Gençler: Gelecek ufku ve anlık stratejiler

Bugün Türkiye de gençler, kariyer ve barınma krizinin kesişiminde yaşıyor. TÜİK in verilerine göre Eylül 2024 genç işsizliği oranı %17,14. Ancak en az bunun kadar önemli bir gösterge daha var, o da ne eğitimde ne istihdamdaki gençlerin oranı. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran %11 dolayında iken Türkiye de yaklaşık 2 katı (%23). Gelecekteki kariyerlerine dair belirsizlikler yatırım yapılabilir gelecek algısını zayıflatıyor; uzun vadeli birikim ve mesleki uzmanlaşma kararları, kısa vadeli kazanç fırsatlarına veya proje bazlı işlere (gig economy) evriliyor. Eğitim yatırımları bile opsiyon” mantığıyla seçiliyor: geri dönüşü hızla alınabilecek, esnek ve taşınabilir beceriler öne çıkıyor. Bu, kurumsal dünyada bağlılık ve sürekliliğin zayıflaması, işveren için ise yüksek turnover'lar ve yetenek yönetimi maliyeti anlamına geliyor.

Bireysel karar mekanizmaları: Psikososyal zemin ve davranışsal kestirmeler

Belirsizlik arttıkça insanlar rasyonaliteyi terk etmiyor ama rasyonalitenin ufku kısalıyor. Ya şimdi ya bir daha asla hissi” ve zihinsel muhasebe” gibi davranışsal kestirmeler, kararların ana taşıyıcısı hâline geliyor. Bu durumu iyi açıklayabileceğini düşündüğüm iki kavram var: ilki undesired equilibrium”; Türkçesi ile arzu edilmeyen denge.

Arzu edilmeyen denge makro ekonomide tarafların hiçbiri için optimal olmayan ancak mevcut koşullarda değiştirilemeyen bir denge durumu olarak açılanabilir. Klasik bir örnek olarak ise yüksek işsizlik oranlarının bir istikrar durumunda dahi kalıcı hale gelmesi olarak ifade edilebilir.

Bu durumun hane düzeyine de inme riski güçlü. Örneğin, hane gelirlerinin sadece temel ihtiyaçlara yetebildiği durumlarda sosyal mobilitenin temel araçlarından eğitim ve girişim gibi konulara finansal kaynak ayrılamıyor. Bu koşulun oluşması durumunda ise yurttaşların sosyal mobilite olasılıkları giderek azalıyor.

İkinci kavram ise harmony of chaos”, yani kaosun sıradanlaşması ve düzenin bir türlü evrilmemesi durumunu ifade ediyor. Bazı siyasi çevreler, toplumdaki ekonomik kırılganlıkların artmasının siyasal tercihleri zorunlu olarak değiştireceğini boş tencere” metaforuyla açıklasa da tarih boyunca bunun tersini gösteren pek çok örnek bulunduğu unutulmamalı. Kaosun norm haline geldiği koşullarda, yaşamsal hayatta kalma güdüsü politik düzlemde güvenli liman arayışını da beraberinde getirebilir. Otomatik sonuçlar arayışı çoğu zaman bu varsayımlara dayansa da insan ve hane davranışı dolayısıyla da toplumsal sonuçlar daha karmaşık bir hal alabilir. Dolayısıyla mikro ve makro göstergelerin farklı bulgu ve eğilimlerle birlikte anlamlandırılması daha doğru öngörülerin kapısını açar.

Söz gelimi, finansal düzlemde yeniden haneler düzeyine inerek baktığımızda, yurttaşlar nakit akışı stresi” yükseldikçe dayanıklı tüketimi erteliyor, küçük ama sonuçları hızlı elde edilen ya da daha kolay elde edilmesi mümkün olan fayda”lara yöneliyor. Mikro düzeyde güven duygusu düştüğünde, resmi ve uzun vadeli finansal araçlar (emeklilik, sigorta, eğitim fonu) yerini yarı-formel uygulamalara, yeni nesil esnek araçlara (kripto para birimleri) ve kısa vadeli yastık altı çözümlere bırakıyor. Bu da makro ölçekte finansal derinliği sınırlıyor.

Ekonomik belirsizlik: Makro verinin kılavuzluk krizi

Peki, böylesi dönemlerde neyi kerteriz alabiliriz? Öncelikle makro veriler ekseninden başlayalım. Enflasyon, kur oynaklığı ve dış şoklar gibi makro göstergeler yüksek frekansta değişiyor. Ancak problem yalnızca verinin oynaklığında değil; makro göstergelerin ortalama gerçeklikleri sınırlamasında yatıyor. Ortalama verileri baz almak verinin dağılımını ve uçlarını (yani potansiyel eğilimleri) saklıyor; segment bazlı stres noktalarını görünmez kılıyor. Bu nedenle tek başına makro veri kurumlara yol haritası sunmuyor; hatta çoğu zaman resmi daha da karmaşıklaştırıyor.

Eğer makro veriler, karar vericilere kararlarını desteklemek için hızlı ve açıklayıcı veri sunamıyorsa verilen kararların rasyonelitesini neye dayandırabiliriz? Burada bu karar desteğini üretmek için mikro-davranışsal göstergelere, yüksek frekanslı verilere ve yerel bağlama duyarlı “nowcasting” içeren yeni metodolojilere ihtiyacımız var. Hızlı ancak güvenli, yenilikçi ancak gelenek ile konuşabilen, çatışmacı değil bütünleştirici, zamanı yakalan ve onu ileriye taşıyan.

Sonuç: Belirsizlikle yaşamanın kuralları

Belirsizlik çağında yaşamda kalabilmek amaç, belirsizliği elbette sıfırlamak değil, yönetilebilir hâle getirmek. Sıfırlama çabası zaten kendi içinde oldukça cüretkar bir arayış ve gelişimin önünde de olabilecek en katı engellerden bir tanesi. Ancak yönetilebilir hale getirme çabası değerli. Bu da iki yönlü bir strateji gerektiriyor: bireylerin dayanıklılığını artırmak ve kurumların karar mekanizmalarını toplumu gören, mikro sinyallere duyarlı, senaryo-temelli ve adaptif eşiklerle donatmak. Kadınların görünmeyen yüklerini azaltan, yaşlıların erişimini ve güvenliğini artıran, gençlerin gelecek ufkunu yeniden yatırım yapılabilir kılan araçlar olmadan toplumsal kırılganlık birikiyor. Makro veriyi, dağılımları ve davranışları görünür kılan mikro içgörülerle tamamlamadıkça, resim netleşmiyor; kararlar ya gecikiyor ya da savunmacı bir dar ufka sıkışıyor

Kısa vadeyi akıllı kurallarla tasarlayıp uzun vadenin omurgasını (eğitim, sağlık, sosyal koruma, kurumsal güven) sistematik biçimde güçlendirdiğimizde, belirsizlik kader olmaktan çıkabilir. O zaman, siyasal-ekonomik-toplumsal katmanların ürettiği sis perdesi aralanabilir; birey ve kurum, aynı anda hem temkinli hem de atak olabilen bir davranış seti geliştirebilir. Belirsizlikle yaşamanın kuralı tam da burada yatıyor: kararı veriye dayandır ve ufku daraltma.