0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Avrupa Parlamentosu üyesi Dario Nardella:

'AB’nin İmamoğlu sessizliğinin nedeni jeopolitik'

Ahmetcan Uzlaşık

Avrupa, Türkiye’nin artan siyasi gerilimlerini izlerken, Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar üyesi ve eski Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun en açık sözlü savunucularından biri hâline geldi. Bir Sosyal Demokrat ve Ekrem İmamoğlu gibi belediye başkanlarının yakın bir müttefiki olan Nardella, kısa süre önce İstanbul’daydı. Nardella, Türkiye’den muhalif seslere yönelik baskılar nedeniyle artan endişeler eşliğinde tekrar İstanbul’u ziyaret edecek. Dario Nardella Scrolli’ye Erdoğan, AB’nin tutumu, aşırı sağ ittifaklar ve Türkiye’nin AB entegrasyonuna giden yolu hakkında açık düşüncelerini paylaştı.

Türkiye’deki mevcut siyasi durumu, özellikle Ekrem İmamoğlu gibi muhalefet liderlerinin tutuklanması bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özellikle bir buçuk ay önce Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından beri siyasi durum gerçekten çok zorlu. Burada en önemli unsur Türk halkının gösterdiği tepki. Bence Erdoğan, tutuklamanın bu kadar büyük bir halk tepkisi doğuracağını öngöremedi. Bu durum sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da bir patlamayı temsil ediyor. Erdoğan, uluslararası tarafta  bugün Ukrayna krizini çözmek için Türkiye ile iş birliği yapmak istediğini açıklayan Trump gibi liderlerle ilişkilerini güçlendirdi. Avrupa cephesindeyse, Erdoğan’ın Başbakan Meloni ile yaptığı görüşme, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın kendi ülkesinde de imajını güçlendirme çabalarına örnek olarak verilebilir. Türkiye’deki ekonomik durum ise oldukça ciddi ve bu da hükümetin bir diğer önemli kaygı meselesi.

Bir Avrupa Parlamentosu S&D Grubu üyesi olarak, AB ve Avrupa’daki Sosyal Demokratlar Türkiye’deki son gelişmelere nasıl tepki vermeli sizce?

Avrupa’daki Sosyal Demokratlar, Ekrem İmamoğlu’nu, onun misyonunu ve partisi CHP’yi destekliyor. Bir ay önce İstanbul’daydım, Sosyalist Parti Başkanı Stefan Löfven de yanımdaydı. 24-25 Mayıs’ta, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in öncülüğünde düzenlenen önemli bir uluslararası toplantı için yine İstanbul’a geleceğim. Biz Sosyal Demokratlar, Türkiye’de özgürlük ve hukukun üstünlüğü için mücadele eden her siyasi yapıyı destekliyoruz.

Buradaki asıl mesele, tüm Avrupa kurumlarını bu işe dâhil etmek. Avrupa Konseyi’nden büyük destek görüyoruz. Asıl soru, Avrupa Komisyonu’nu nasıl daha güçlü şekilde devreye sokacağımız. Bence Komisyon’un tepkisi hâlâ yeterli değil. Ursula von der Leyen’den daha güçlü bir destek ve hem Avrupa Konseyi’nden hem de Komisyon’dan somut adımlar bekliyoruz.

İstanbul Maltepe'de düzenlenen dayanışma toplantısına katıldınız ve CHP liderleriyle bir araya geldiniz. Gösteriler ve kamuoyunun tepkisi hakkındaki gözlemleriniz nelerdi?

Çok etkilendim. Maltepe'deki ve sonrasındaki günlerde ve haftalarda Türkiye'nin diğer şehirlerindeki gösteriler sadece öğrenciler tarafından değil, toplumun tüm kesimleri tarafından desteklendi. İzlenimim, Erdoğan'ın anti-demokratik tırmanışına karşı Türk yurttaşlarının tepkisinin sadece bir öğrenci hareketi olmadığı, daha büyük bir şey olduğu yönündeydi. 

İstanbul'daki mitinglerde işçiler, aileler, kadınlar olmak üzere tüm toplumsal kesimlerden insanlar gördüm. Bu yüzden bu hareketi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı durdurmak için çok çok önemli görüyorum.

Başbakan Meloni’nin Erdoğan’la görüşmesini eleştirdiniz. Sizce Meloni’nin Erdoğan’la ilişkisi Avrupa siyasetinin mevcut tablosu hakkında ne söylüyor?

Bu görüşmeyi kabul edilemez buldum. AB, Türkiye’nin en büyük ekonomik ortağı ve Türk hükümeti  insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda güvence vermeden AB ile ekonomik iş birliklerini ilerletemez.

İkinci önemli nokta, Başbakan Meloni’nin Macaristan Başbakanı Orban ve yeniden seçilen ABD Başkanı Trump gibi liderlere çok yakın olması. Bu liderlerle birlikte, Trump’ın başını çektiği, Orban, Le Pen ve Meloni’nin desteklediği egemenlikçi bir küresel hareket görüyoruz. Erdoğan da bu küresel kulübün bir parçası. İşte bu yüzden Meloni Erdoğan’ı Roma’da kabul etti ve İmamoğlu’nun tutuklanması hakkında hiçbir şey söylemedi.

Ayrıca bu günlerde Strasbourg’da Türkiye’nin yıllık raporunu oylayacağız. Bu rapor, Türkiye’deki siyasi durumu kınayan bir rapor olacak.

İtalya–Türkiye askeri anlaşmaları ve göç iş birliği, Brüksel’in Ankara’ya yaklaşımı hakkında ne söylüyor?

Jeopolitik boyut, AB’nin İmamoğlu’nun tutuklanması karşısında sessiz kalmasının nedenlerinden biri. Ancak Avrupa Konseyi’nin güçlü tepkisini vurgulamak isterim. Türkiye, Avrupa Konseyi’nden insan hakları sözleşmelerini ihlal ettiği için zaten birçok yaptırım almış durumda. Komisyon’un tepkisi yeterli değil ve bunda süregelen göç iş birliğinin de etkisi var. Gerçekten de Türkiye, birçok göçmeni barındıran ülkelerden biri. AB, Türkiye’yi ve göçmenlerin orada kalmasını desteklemek için 10 milyar avrodan fazla yatırım yaptı. Ancak bu, sessiz kalmak için geçerli bir sebep değil.

Floransa Belediye Başkanlığı ve Eurocities Başkanlığı yapmış biri olarak, yerel yönetimlerin ve ilerici belediye başkanlarının bugün demokrasiyi savunmadaki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Belediye başkanlarının rolü genel olarak dünyada, özellikle Avrupa’da çok önemli. Eurocities Başkanıyken, iki yıl önce İstanbul’daydım ve o zaman da İmamoğlu’nu destekliyordum, çünkü o dönemde bile merkezi hükümetle birçok sorunu vardı. Bu, belediye başkanlarının ihtiyaç anında birbirlerini nasıl desteklediğinin bir örneği. Biz İstanbul’u bir Avrupa başkenti olarak görüyoruz ve aslında zaten Eurocities’in bir parçası. Ayrıca İstanbul, Asya ve Avrupa arasında bir köprü. Avrupa’daki yerel yönetimler olarak Ekrem İmamoğlu’nu desteklemeye devam edeceğiz. Avrupa’da Paris, Barselona ve Roma belediye başkanları gibi İmamoğlu’na çok yakın olan birçok büyükşehir belediye başkanı var.

Sizce Türkiye hâlâ bir gün Avrupa Birliği üyesi olabilir mi?

Ben iddialı projelere inanırım. Türkiye, Akdeniz bölgesinde stratejik bir rol oynuyor. Türkiye ve AB arasındaki ekonomik ilişkiler çok güçlü. Ayrıca Türkiye’nin kurucu lideri Atatürk, ülkeyi Avrupa değerleri ve tarihiyle uyumlu bir yola soktu. Ancak bir güç değişikliğine ve mevcut sorunların aşılmasına ihtiyacımız var. Tüm demokratik partileri destekleyerek siyasi çerçevede radikal bir değişim sağlamak gerekiyor. Eğer bu hedeflere ulaşabilirsek Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini hızlandıracağına ve Türk yurttaşları için büyük kazanımlar getireceğine inanıyorum.

Trump’ın yükselişi, aşırı sağ kaynaklı dezenformasyon ve ekonomik sıkıntılar ışığında, Sosyal Demokratların karşılaştığı temel zorluklar neler ve nasıl yanıt vermeliler?

Trump’ın seçilmesinden sonra, Avrupa’nın savunma, enerji ve ekonomi alanlarında daha güçlü ve bağımsız olması gerektiğinin farkına vardık. Trump, AB için büyük bir şok oldu. Bu yüzden şimdi Avrupa savunma sanayisinin geliştirilmesini hızlandırdık, askeri harcamaları artırdık ve Avrupa pazarının rekabet gücüne yönelik Draghi raporuyla yeni bir ekonomik anlaşma sağladık. Bence Avrupa’daki Sosyal Demokratlar için son 20 yılda görmediğimiz büyük bir fırsat penceresi var. Daha fazla entegrasyon, daha güçlü bir ortak pazar ve örneğin Güney Amerika ile Mercosur anlaşması ya da Hindistan ve Çin ile anlaşmalar imzalama yönünde ilerleyebiliriz. Sosyal Demokratlar, artık Avrupa’nın gerçek kalbini temsil edebilir.