Hesaba mı ihtiyacınız var? Üye ol
Bir cinayet düşünün, son yılların en karmaşık ilişki ağına sahip olsun aynı zamanda devlet, mafya ve siyasetçi üçgeninin ifşasıyla sonuçlanan Susurluk kazasıyla benzerlik göstersin. Olayda tetiği çekenlerin yanı sıra onlarca şüpheli var. Cinayet ağı Suriye’den İstanbul’a oradan da Yunanistan’a kadar uzanıyor. Türkiye’nin aylardır konuştuğu Sinan Ateş cinayetinden söz ediyoruz. Peki Sinan Ateş kim? Neden ve kimler tarafından öldürüldü?
Dosya: Mind Vorteks
Kürasyon: Scrolli
Bu akış; Mind Vorteks YouTube kanalında yayınlanan özel bir dosya hikâyesinin Scrolli içerisindeki kürasyonunu göstermektedir.
1984’te doğan Ateş, hayatı boyunca farklı kentlerde farklı eğitimler almış olsa da onun siyasi kaderi, o henüz doğmadan çizilmişti. Çünkü babası Musa Ateş, 80’lerde solcular tarafından vurulmuş bir ülkücüydü.
Sinan Ateş’in siyasi kariyeri ise babasından çok daha önemli uğraklar içeriyordu.
Aynı zamandabir akademisyen olan Ateş 2007’den sonra MHP Bursa vekili İsmet Büyükataman’ın danışmanlığını yaptı.
Ateş, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından MHP bünyesindeki FETÖ komisyonuna başkanlık etti. Görevi FETÖ’nün her türlü faaliyetinden, kripto FETÖ mensuplarını tespit etmeye kadar uzanıyordu. 2019'da, Bahçeli’nin onayıyla Olcay Kılavuz'un yerine Ülkü Ocakları'nın genel başkanlığına atandı.
Ancak Sinan Ateş’i, başarılı siyasi kariyerinde umulmadık bir gelişme bekliyordu. Onu Ülkü Ocakları başkanı yapan Bahçeli ertesi yıl bir açıklama olmaksızın görevinden uzaklaştırdı. Sebebi bir dedikodudan daha öteye gitmiyordu ancak yine de oldukça ağırdı çünkü FETÖ komisyonuna başkanlık eden Ateş, ‘FETÖCÜ’ olmakla suçlanıyordu.
Fotoğraf: Depophotos #14897567 / Hocalı katliamı Mitingi
Fakat yine de bu, tatsız bir iddiadan daha öteye gitmiyordu. Nitekim Ateş, görevinden alındıktan sonra dahi MHP’deki çalışmalarını sürdürüyordu. Çünkü Ateş’i görevinden eden şey, hastalığı kötüye giderse Bahçeli’den sonra kimin başa geçeceği konusundaki görüşüydü. Ateş, Bahçeli’den sonra danışmanlığını yaptığı İsmet Büyükataman’ın MHP’nin başına geçmesi gerektiği fikrini ifade etmişti. İddialara göre parti içerisinde Ateş’e karşı olanlar, bu ifadesinden dolayı onun aleyhinde konuşuyorlardı.
Bir diğer iddia is Sinan Ateş’in karizması ve parti içindeki konumuyla Bahçeli sonrası MHP başkanlığına en güçlü aday olarak öne çıkmasıydı. Paylaşımları, parti içi ve dışı yaptığı görüşmeler de buna delil sayılıyordu. Ancak yine de tüm bu iddialar, eski Ülkü Ocakları genel başkanının öldürülmesine sebep olacak güçte değildi.
Peki Ateş’in öldürülmesine varacak olan sürecin arkasında ne olabilirdi? Bu aşamada ilginç bir isim, Sedat Peker önemli bir iddia ortaya attı.
Fotoğraf: Depophotos #18362670 / Devlet Bahçeli, MHP Grup Toplantısı'
Sinan Ateş suikasti öncesi yaşanılan süreç aslında 2019 yılına uzanıyor. Ankara'da başlayan olaylar, Türkiye'deki bazı illerde gerçekleşen cinayetleri de içeriyor. Birbirine bağlı bir dizi olayın nerelerde ve nasıl gerçekleştiğini keşfetmek için 2019 yılındaki olayla sürece başlamamız gerekecek.
Fotoğraf: Depophotos #18301743 / Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Sudani ile Anlaşmaların İmza Törenine Katıldı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın oğlu Turan İlteber Yalçın ve arkadaşı Arif Fidanboy, Ankara Kalesi'nin surlarından kayalıklara düşerek hayatını kaybetti.
Olay ilk bakışta kaza gibi duruyordu ancak pek çok soru işareti barındırıyordu. Olay yerine ilk önce polis, hemen ardından Soylu gelmişti. Kısa bir süre sonra ise Sinan Ateş.
İddialara göre Ateş’i çağıran, Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’dı. Bu, olay MHP içindeki karanlık bir süreci tetikleyecekti.
Ankara'daki gerilim artmaya devam ediyordu. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan Satılmış'ın parti içi muhalif tutumu ve ‘Montrö Bildirisi’ne imza atan amiralleri desteklemesi MHP içinde hoşnutsuzluk yarattı. Satılmış’ın “MHP’den neden ayrıldım” adlı yazısının linkini Ahmet Yiğit Yıldırım ile paylaşan Tolgahan Demirbaş “Başkanım arz ederseniz gereği yapılır” diyordu.
9 Nisan’da Satılmış’ın evinin önünde silahlı pusu kuruldu ancak bilinmeyen bir sebepten ötürü suikastten vazgeçildi.
12 Nisan'a gelindiğinde gerilimin yeri bu sefer Ankara'daki Esenboğa Havalimanı'ydı. Eski Ülkü Ocakları Başkanı Suat Başaran'ın iddasına göre saldırı sonrası Başaran’ın yüzü dağılmıştı. Ülkücüleri oraya yönlendiren ise bir önceki gibi, Tolgahan Demirbaş ve Ahmet Yiğit Yıldırım’dı. 12 Mayıs 2021'ta ise bu defa hedef, Eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Yahnici’nin oğlu Ercüment Devlet Yahnici'ydi. Yahnici, MHP aleyhinde sosyal medya paylaşımları yapmıştı. İddialara göre yine Demirbaş ve Yıldırım’ın azmettirmesiyle, kapısının önünde saldırıya uğradı.
Sinan Ateş’in yakın arkadaşlarından, eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı olan Çağrı Ünel, Osmaniye ve Adana’da buluşup Mersin’e gelen bir grup ülkücünün saldırısına uğradı. Ancak saldırganlar Ünel’in pasif kalacağını beklerken Ünel tabancası ile ateş açtı ve saldırı grubundan Emrullah Aslan’ı öldürdü.
Sedat Peker’in iddiasına göre Mersin’deki bu olayın sebebi Mersin limanında dönen devasa uyuşturucu ticaretiydi. Anlaşmazlık ise, Ateş gibi düşünen bir ekibin uyuşturucundan elde edilen gelire ayak diremesi ya da bu ticarete razı olmamasıydı.
Sinan Ateş cinayetine uzanan süreçte de yer alan Mersin Limanı; şehrin merkezi konumu nedeniyle yıllar boyunca birçok ticaret ve lojistik faaliyetin merkezi olmuştur. Ancak, bu stratejik konum, zaman zaman yasadışı faaliyetlere de zemin hazırladı. Özellikle son yıllarda Mersin Limanı, uyuşturucu ticaretiyle ilgili olaylarla sık sık gündeme geliyor. Liman, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının önemli bir noktası olarak bazı isimlerce öne çıkarılıyor ve bu nedenle güvenlik güçlerinin sıkı denetimine tabi tutulmaya çalışılıyor.
Küresel ölçekte yasadışı üretilen uyuşturucuların birçoğu Afganistan'da yetiştirilip olup yasa dışı kurulan lojistik hatlarıyla Avrupa'da birçok yerde dolaşıma giriyor. Ticareti limanların da kullanıldığı bu ticaretin toplam değeri epey büyük. Örneğin Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC)'ye göre sadece Afganistan üzerinden dolaşıma girer eroin ticaretinin değeri yaklaşık 30 milyar ABD Dolar.
Ahmet Yiğit Yıldırım ekibi kayıp vermişti ve bundan bizatihi Sinan Ateş'i sorumlu tutuyordu. Dahası Çağrı Ünel gibi Ateş de Mersin limanındaki uyuşturucu ağını akamete uğratmakla ve bu konudaki bilgileri o yıllarda youtube videoları ile ifşaatlarda bulunan Sedat Peker’e iletmekle suçlanıyordu.
Tabii oldukça güçlü bir sebep daha vardı, Bahçeli sonrasına hazırlanan MHP içindeki güç savaşı. Nitekim Ateş’in görevinden uzaklaştırılmasından sonra ona yakınlığı ile bilinen Ünel Mersin’deki, Cahit Özdemir ise Bursa’daki görevinden uzaklaştırılmıştı. Böylece hem çıkar hem de iktidar savaşı iç içe girmiş artık Ateş için ölüm fermanı çıkarılmıştı.
İddialara göre kararı, Olcay Kılavuz ve ekibi almış, ancak talimat Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’dan gelmişti. Organizasyon için devlet içindeki tüm hücreler ile temas sağlanmıştı. Tolgahan Demirbaş, Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde görevli komiser Aykal’a göndererek bilgilerini istiyor, keşif faaliyeti yürüten Ülkücü Burak Kılıç, Ateş’in evinin fotoğraf ve videolarını Demirbaş’a atıyordu.
Yine Ülkü Ocağından Suat Zobuoğlu, Demirbaş’ın isteği üzerine Ayşe Ateş’in kimlik ve adres bilgilerini yolluyor ve ekliyordu: “Ekibi kurduk, kafasına sıkacaklar.” Dahası Demirbaş’ın isteğiyle eski MİT çalışanı Çağlar Zorlu da, Ateş’in anlık konum bilgilerini gönderiyordu.
Son bilgi ise Esenboğa Havalimanı’nda görevli Gürsel Çubuk’tan gelecekti. Çubuk, “Başkanım, Sinan silahla geliyordu limana” derken Demirbaş ise, “Ona göre yapacağız planı” diye yanıt veriyordu. Görünüşte hazırlıklar tamamdı. Fakat ekip, tetiği çekecek kişileri bulamamıştı. Ve saldırının Mersin’deki gibi zaafiyete uğramasını istemiyordu.
Fotoğraf: Depophotos #17980340 / Mersin Lima
Tam bu sırada Doğukan Çep konuya dahil edilecekti. Kesinleşmiş 35 sene cezası olan Çep, 2014’te uyuşturucu çetelerine karşı Gülsuyu’nda yürüyüş yapanlara ateş açmış ve Hasan Ferit Gedik isimli genci öldürmüştü. O günden beri firardı ve polis tarafından aranıyordu. Oysa Çep, Suriye’ye geçip radikal örgütlerin safında savaşmış ve bir süre sonra Türkiye’ye geri dönmüştü. O yıllardan sonra İstanbul’un en işlek kafelerinde takılıyor ve dilediği yere endişe etmeksizin gidebiliyordu.
Ülküdaşları ile namazdan çıkan Ateş, Caminin merdivenlerinde bir hatıra fotoğrafı çektirmişti. Yalnız bu karede önemli bir detay vardı. Sağda arkada duran, Doğukan Çep yani Ateş’in katiliydi.
Çep’in olaya dahil olması, MHP’li Serdar Öktem’le mümkün oldu. Cinayetteki rolü WhatsApp yazışmalarıyla ifşa olan Öktem, 2014’te Gedik cinayetinden yargılanan Çep’in avukatlığını üstlenmişti.
20 Aralık 2022
Doğukan Çep, Ateş cinayetinde tetikçiyi taşıması için Vedat Balkaya’ya motosiklet ile takibi yapılamayan bir wi-fi cihazı verdi. Bu sayede aralarındaki iletişim HTS baz kayıtlarına girmeyecekti.
23 Aralık 2022
Çep, Ateş’in ofisinde keşif faaliyetleri yürütmesi için Suat Kurt’u görevlendirdi. Bu sayede Ateş’in günlük tüm rutinleri gözlem altına alındı. Nitekim benzer keşif faaliyetleri olaydan aylar evvel de yaşanmıştı.
Ateş, o olayda Mersin’deki cinayetin bir benzerini önlemek için yıllarca danışmanlığını yaptığı İsmet Büyükataman’ın müdahale etmesini istemişti. Fakat bu defa durum ciddiydi.
26 Aralık 2022
Çep, cinayet için ona bağlı ve tıpkı onun gibi araması olan Eray Özyağcı’yı görevlendirdi. Bir otoparkta buluşan Özyağcı, Çep ve Balkaya cinayete dair son planlamaları yaptı. Ertesi gün Özyağcı’nın İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasını görev başındaki iki özel harekatçı polis sağladı. Bu sayede Özyağcı sorunsuz şekilde Ankara’ya vardı. Burada onu Balkaya bekliyordu.
Ateş gergin havadan bihaber değildi. Zaten avukatı Yücel’e aylar evvel yaşanacakları yazmıştı. Tabii eşiyle de paylaşmıştı bazı isimleri. Ateş’e göre ‘kalemini kıran’ Olcay Kılavuz ve Mehmet Yiğit Yıldırım’dı.
Çep’in keşif için görevlendirdiği Suat Kurt, o sabah da olay yerindeydi. “Arabası burada” dedi. Ateş, öğrencisi Ahmet Keçik ve akrabası Selman Bozkurt ile camiden çıkıp ofise doğru yürüyordu. Çep, bu bilgileri alıp Balkaya’ya iletti ve Suat’a “Taksiye bin git” dedi.
Ateş ve beraberindekiler, ofisin önünde onları neyin beklediğinden habersizdi. Katile yaklaştılar, birden önlerine çıkan Eray art arda tetiğe bastı. Ateş yere düştü, ardından Keçik ve Bozkurt’a ateş açtı. Bozkurt omzundan yaralandı, Ateş ise bedenine isabet eden ölümcül 4 kurşunla yaşamını yitirdi.
Eray, kendisini bekleyen Balkaya ile motora binip olay yerinden uzaklaştı. Onu, Gölbaşı-Haymana yolu üzerinde atıl durumda bulunan bir benzin istasyona bıraktı.
Kısa bir süre sonra Balkaya ‘iş tamam’ selfiesi attı. Eray’ı bekleyen Tolgahan Demirbaş’tı. Bir başka MHP’li arkadaşı Emre Yüksel ile Eray’ı alıp Ankara’dan, İstanbul girişine kadar götürdü ve ormanlık bir alana bıraktı. Bu sığınakta bir aydan daha uzun süre gizlenen Eray, 6 Şubat depremlerini fırsat bilerek Yunanistan’a kaçmayı başardı.
Ancak ortada bir sorun vardı. Ateş cinayeti umulmadık bir yankı uyandırdı. Tüm medya bu olaya odaklandı, çok geçmeden operasyonlar düzenledi. Balkaya olay günü akşamüzeri Çep ise 5 Ocak’ta kaldığı lüks otelde yakalandı.
Bu nedenle Eray, kaçtığı Yunanistan’da iltica başvurusunda bulunmak yerine Türkiye’ye geri gönderileceği bir savunma yaptı. Bu aşamadan sonra maksat, olayı tüm yönleri ile gizli tutmak değil, bir kısmını afişe edip siyasi bağlantıları ve olaya karışan MHP’li yetkilileri korumaktı.
Bu nedenle Eray, ilk ifadesinde Ateş’i tanıdığını ve hukuki bir meselede yardımcı olmadığı için korkutmak maksadıyla saldırdığını söylüyordu.
Eski Vekil Olcay Kılavuz'un soruşturmanın şüphelileri arasına girmesinden 3 gün sonra adına açılan bir twitter hesabıyla sesini duyuran DODO lakaplı Doğukan Çep ise, benzer tuhaflıktaki açıklamalarda bulunuyordu:
"Olay benim olayımdır. (… ) Ükü ocaklarından bağımsız şekilde düzenlendi"
Daha da ileri giderek, Gülsuyu’da işlenen, Hasan Ferit Gedik cinayetinde yardımcı olmadığı için olayı azmettirdiğini ve maksadının yalnızca korkutmak olduğunu söylüyordu. Oysa otopsi raporuna göre Ateş’e isabet eden beş kurşundan dördü ölümcül seviyedeydi. Ve çoğu belden yukarıya isabet etmişti. Dahası Eray’ın tek hedefi Ateş de değildi.
Tetikçinin kaçırılmasında, Demirbaş’a yardım eden Emre Yüksel’in ikametgah adresi Ülkü Ocakları Genel Merkezi göründüğü halde iddianamede farklı bir adres yazılmıştı.
Fotoğraf: Depophotos #18349841 / Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayşe Ateş Ve Kızlarını Kabul Etti
Ayşe Ateş’in sayfalar alan ifadesinden yalnızca üç cümle iddianameye girebilmişti. Ateş’in dostlarından Cahit Özdemir’in verdiği kritik bilgiler soruşturmayı yürütenleri hiç ilgilendirmemişti. Nitekim olayı koordine eden Demirbaş, Olcay Kılavuz’un evinde yakalandı. Kılavuz da ancak yoğun kamuoyu baskısıyla cinayet şüphelilerinden biri olarak tutuklandı.
Sonuçta cinayet davası da ancak 17 ay sonra açılabildi. Ateş’in eşi Ayşe Ateş, CHP lideri Özgür Özel ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la konuyu görüştü. 1 Temmuz 2024, Türkiye tarihinin en son siyasi cinayeti olan Sinan Ateş cinayetinde nasıl bir karar çıkabileceğine ilişkin önemli bir gün olarak tarihe geçecek.