0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Trump'ın gölgesi İmamoğlu krizine ve Orta Doğu'ya nasıl yansıdı?

Hikaye: Eylül Barut, Ahmetcan Uzlaşık

Kürasyon: Ömer Sirkecioğlu

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi günü Beyaz Saray’da kritik bir görüşme gerçekleştirdi. Orta Doğu’ya ilişkin birçok gelişmenin masaya yatırıldığı görüşmede, Netanyahu’nun Türkiye ile ilişkilerine dair endişesi, Trump tarafından yatıştırıldı. Türkiye’yle iyi ilişkileri olduğunu defalarca vurgulayan Trump’ın Rahip Brunson referansı, yargı bağımsızlığı tartışmalarının ortasına düştü. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının perde arkasında ABD’nin olduğuna işaret etmiş, yargının bağımsızlık karakterinin zedelendiğini vurgulamıştı. Uzmanlar, Trump hükümetinin Orta Doğu üzerindeki politikalarını Scrolli’ye değerlendirdi.

Hikâye podcast olarak da yayında:

Gözler ABD - İran görüşmesinde

7 Nisan pazartesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump bir araya geldi. Görüşmede, önümüzdeki günlerde ABD’nin İran’la yapacağı nükleer konusundaki müzakeler, İsrail - Türkiye ilişkileri, Gazze’de süren savaş gibi konuların konuşulduğu aktarıldı. Konuşmanın ardından Netanyahu ile Trump, Oval Salon’da basının sorularını yanıtlayarak açıklamalarını yaptı.

Donald Trump - Binyamin Netanyahu ortak basın toplantısı

İki ülke arasındaki ticaret krizine değinen Netanyahu, İsrail’in ABD ile olan ticaret açığını ortadan kaldıracağını söyledi. Trump ise İsrail mallarına uygulanan tarifeleri azaltıp azaltmayacağına dair net bir açıklama yapmadı, konuya ilişkin, “Unutmayın, İsrail’e çok yardım ediyoruz. İsrail’e yılda 4 milyar dolar veriyoruz. Bu büyük bir miktar” dedi.

Trump ayrıca, ABD ile İran’ın Tahran’ın nükleer programı konusunda görüşmelerine ilişkin cumartesi günü büyük bir toplantının olacağına işaret etti ve görüşmelerin “çökmesi” hâlinde Tahran’ın “büyük bir tehlike”yle karşı karşıya kalacağını belirtti. İran - ABD görüşmelerine çekimser kalan Netanyahu, İran’ın nükleer silah sahibi olmaması gerektiği konusundaki ısrarını sürdürerek “Eğer bu diplomatik yollarla çözülebilirse iyi bir şey olacağını düşünüyorum ama ne olursa olsun, İran’ın nükleer silahlara sahip olmadığından emin olmalıyız” ifadelerini kullandı.

Trump makullük istiyor

Netanyahu, Trump ile Suriye’deki durumu da ele aldıklarını söyledi. Türkiye ile Suriye üzerinde çatışma yaşamak istemediklerini belirten Netanyahu, “Suriye’deki durumu da ele aldık. Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var. Suriye’nin, Türkiye de dahil olmak üzere hiç kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz. Türkiye, ABD ile harika ilişkileri olan bir ülke. Başkan Trump’ın Türkiye lideri ile bir ilişkisi var. Bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştük” diye konuştu. Bunun üzerine olası bir Türkiye - İsrail çatışmasında arabuluculuğu üstleneceğini kaydeden Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çok sevdiğini vurgulayarak, “O da beni seviyor. Birçok şey yaşadık ama hiç sorunumuz olmadı. Hatırlıyor musunuz rahibi almıştık, o dönem büyük bir işti” ifadeleriyle Rahip Brunson Krizi’ni anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan - Donald Trump

Türkiye’yle ilişkilerinin çok iyi olduğunu defalarca vurgulayan Trump, Türkiye’nin Suriye üzerindeki etkinliğine ilişkin daha önce gerçekleşen bir diyaloğu anımsattı. Erdoğan’ı “Suriye’yi almak” konusunda tebrik ettiğini belirten Trump, Erdoğan’dan “Hayır, o ben değildim” yanıtını aldığını aktardı. Trump’ın “Hayır, sendin ama sorun değil” cümlelerinin ardından ise Erdoğan’ın “Evet, belki de bir bakıma bendim” ifadelerini kullandığını belirtti. “Bakın, o sert bir adam ve çok akıllı. Kimsenin yapamadığı bir şeyi yaptı” ifadelerini kullanan Trump, sözlerinin ardından Netanyahu’ya “makul olması” karşılığında Türkiye’yle olan problemlerini çözeceği vaadini verdi.

Trump, daha önce de Suriye’de 24 yıllık Beşşar Esad rejiminin yıkılmasının arkasında Erdoğan olduğunu belirtmiş, “Erdoğan çok akıllı biri. Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama bence Türkiye kazandı” ifadelerini kullanmıştı.

Güç dengeleri değişti

Suriye’de 2011 senesinde başlayan iç savaş, gerek ülke içi dengeler gerekse de Türkiye, ABD, İran gibi ülkelerden gelen dış müdahaleler ile yıllarca gündemde yer buldu. Süreç boyunca Türkiye, hem askeri hem de diplomatik hamleleriyle aktif rol aldı. Suriye meselesinde ABD - Batı destekli muhalif gruplar safında yer alan Türkiye’nin karşısında ise İran - Rusya ve Esad rejimi konumlandı.

Savaş sonrası Halep

Bu ikilik yalnızca Suriye’yle sınırlı kalmadı, Filistin - İsrail çatışmalarında da aynı güçler benzer şekillerde konumlandılar. Türkiye’nin İsrail’e destek olmayacağını açıklamasına karşın ticareti kesmemesi ülke içinde tartışılırken; ABD desteğiyle Filistin’e yönelik soykırım politikaları uygulayan İsrail, bölgede ittifak arayışını sürdürüyor. Ukrayna Savaşı ile “meşgul olan” Rusya, bölgedeki güç dengelerinde aktifleşmiyor, önceki yıllara kıyasla daha silik bir profil çiziyor.

Rusya - Ukrayna arasında 2022’de başlayan savaş, Rusya’nın odağını özellikle dış politika konusunda Orta Doğu’dan kaydırdı. Kısa sürede bölgesel bir çatışmadan çıkarak küresel güç dengelerini etkileyen bir mücadeleye dönüşen savaş süresince Washington iç siyasetinde Ukrayna’ya verilen desteğin sürdürülebilirliği tartışma konusu olurken, bu durum savaşın geleceğine dair belirsizlikleri artırıyor.

İran - İsrail arasında ise gerilim yer yer yükseliyor. İsrail, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’de kurulan yeni ittifakların ve güç dengelerinin aleyhine değişip değişmeyeceğini ise bir süredir tartışıyor. Gazze savaşında Rusya’nın sınırlı müdahalesi, hem Ukrayna’daki savaşın yarattığı askeri ve diplomatik yük hem de ABD'nin bölgedeki ağırlığı karşısında denge arayışının bir yansıması olarak okunuyor.

Yargı bağımsızlığı tartışmalarının üzerine geldi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 28 kişinin diploması 18 Mart akşamı iptal edildi. Ardından İmamoğlu, 19 Mart’ın erken saatlerinde gözaltına alındı ve tutukladı. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağı açıklanan İmamoğlu’nun yargılanması; CHP ve kamuoyunun büyük bir kısmı tarafından hukuki değil, siyasi bir hamle olarak öne sürüldü, böylece Türkiye’deki yargı bağımsızlığı yeniden tartışmaya açıldı. 

ABD’li Demokrat Senatör Chris Murphy, Ortadoğu Enstitüsü’nden (MEI) Gönül Tol ile yaptığı görüşmede, İmamoğlu kararının arkasında Trump’ın olduğunu öne sürerek “Tutuklanma kararının Trump ile yapılan bir telefon görüşmesinden hemen sonra alınması tesadüf değil, muhtemelen Trump tarafından onaylandı ve yeşil ışık yakıldı” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisine kayyum atanma iddialarının önüne geçmek için topladığı Olağanüstü Genel Kurulun ardından yaptığı mitingde bu iddiayı gündemine aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Özel, “ABD’den icazet alıp almadığını açıkla” ifadelerini kullandı. Özel’in çıkışının ardından alevlenen tartışmalara Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan yanıt geldi. Bu iddiaların “saçma sapan” olduğunu söyleyen Tunç, “ABD’den icazet alarak yargının işlem yapması mümkün mü?” tepkisiyle Türkiye’de yargı bağımsızlığı olduğunu öne sürdü. Tunç’un açıklamasını takip eden akşam ise Trump, Türkiye tarihinde önemli bir kriz olan Rahip Brunson Davasına referans vererek Netanyahu’ya güvence verdi. 

Rahip Brunson alındı, Erdoğan görevde

İzmir Diriliş Kilisesi Rahibi Andrew Brunson’un tutuklanması, yakın tarihimizde Türkiye - ABD arası gerilimi tırmandırdı. Rahip Brunson, 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından yapılan kapsamlı gözaltı operasyonları sırasında gözaltına alındı ve tutuklandı. Gizli tanık ifadesiyle terör örgütleriyle bağlantıları olduğu öne sürülen Brunson, “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek” suçlamasıyla yargılanıyordu. Türk yargı sisteminin bağımsızlığını hem iç politikada hem de dış politikada tartıştıran kriz, ABD’nin tutuklamayı politik bağlamda değerlendirmesiyle başladı.

Rahip Brunson - Donald Trump

Trump tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert bir dille kaleme alınan mektupla Türkiye, Brunson’un serbest bırakılmaması durumunda ağır yaptırımlara uğrayacağı belirtilerek açıkça tehdit edildi. Ardından, “vaadedilen” yaptırımlar uygulandı, Türk lirasının ciddi değer kaybettiği bir ekonomik kriz tetiklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahibin serbest bırakılıp ABD’ye iade edilmesi talebini, “Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız” sözleriyle sertçe ve açıkça reddetti. Ancak, bu sözlerinden kısa bir süre sonra Brunson, cezasını yattığı söylemiyle serbest bırakıldı.

‘Trump döneminde iyileşmeler yaşandı’

İki liderin görüşmesinin ardından konuşulanları Scrolli’ye değerlendiren Dış Politika Uzmanı Yusuf Can, “Mart ayında Erdoğan ile Trump arasında yapılan görüşmenin ardından, Washington D.C.’de, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında yüzyüze bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede, Suriye’den Gazze’ye, Ukrayna’dan Bosna’ya, Türklerin F-35 anlaşmasındaki rolüne kadar birçok konu konuşuldu” anımsatmasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan - Donald Trump

Önceki ABD Başkanı Joe Biden ile Trump’ın karşılaştırmasını yapan Can, “Açıkça söylemek gerekirse, Biden yönetimiyle kıyaslandığında, Trump yönetiminin Türk hükümetine ve Türkiye politikalarına yaklaşımı farklı, bu açıkça görülüyor. Erdoğan ile Trump arasındaki ilişki, Biden ile Erdoğan arasındaki ilişkiden çok daha olumlu” dedi. 

Türk-ABD ilişkilerinin iyileşmesinin önümüzdeki günlere yansımasını değerlendiren Can, “Trump ve ABD hükümeti, Ankara ile; Suriye, İran karşıtı politikalar ve Ukrayna gibi birçok konuda çalışmayı dört gözle bekliyor. Dolayısıyla, görüşmeler ve tartışmalar kesinlikle sürpriz değil. Ya Trump Ankara’ya ziyaret gerçekleştirecek ya da Erdoğan Washington D.C.’yi ziyaret ederek iki hükümet arasındaki ilişkileri ilerletecek” diye konuştu.

Ekrem İmamoğlu

İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından ABD’nin olduğuna yönelik iddialara da dikkat çeken Can, “Tartışmalar Orta Doğu meseleleri ya da Ukrayna veya Balkanlar üzerine yoğunlaşırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan hükümeti tarafından hukuksuz bir şekilde tutuklandı, bu durum birçok analist ve uzman tarafından bir sivil darbe olarak tanımlandı. Erdoğan ve Trump arasındaki görüşme zamanlaması ve Fidan ile Rubio arasındaki görüşmeler nedeniyle, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de dahil olmak üzere birçok kişi, İmamoğlu’nun tutuklanmasının bizzat Trump tarafından desteklendiğini ileri sürüyor. Bence bunun doğru olup olmadığına karar vermek için çok erken, ancak aynı zamanda Erdoğan hükümetinin, yaklaşan seçimlerdeki ana rakibini tutuklamak gibi büyük bir hamlesinin, ABD hükümetinin Türkiye’de neler olup bittiğinden habersiz olması durumunda şaşırtıcı olacağını düşünüyorum” dedi.

‘Mücadele ortaklığı’

Erdoğan ile Trump arasındaki hedef benzerliğine de değinen Can, “Açıkça bunun için herhangi bir kanıt yok, ancak muhalefet lideri Sayın Özgür Özel, Türk bürokrasisinden ya da Türk kaynaklarından en azından böyle bir sinyal alınmadan bunu söylemiş olamaz. Bu yüzden, evet, şu an tamamen spekülasyonlardan ibaret ve hiçbir kanıt yok, ancak aynı zamanda temelsiz spekülasyonlar değiller, anlaşılabilir spekülasyonlar. Önümüzdeki günler ve aylarda, Erdoğan ve Trump arasında daha fazla iş birliği göreceğiz, çünkü benzer hedeflere sahipler, ancak tabii ki bunu zamanla göreceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan - Donald Trump

Trump ile Erdoğan’ın arasındaki hedef birliği daha önce de Bakan Fidan tarafından dillendirilmişti. Trump’ın, Erdoğan’ı sevmesinin nedenleri arasında “mücadele ortaklığı” olduğunu belirten Fidan, “Her iki lider de bulundukları konumlara ulaşmak ve orada kalmak için hem ülke içinde hem de uluslararası alanda birçok zorluğu aşan kişiler. Trump’ın Cumhurbaşkanımıza duyduğu takdir aslında başarıya olan saygısının ve hayranlığının bir göstergesi. Cumhurbaşkanımız da ona hayran: Trump’ın bazı çabalarını, mücadelesini ve özellikle aile ve maneviyat gibi iç politika konularındaki duruşunu destekliyor” demişti.

‘Erdoğan, ani manevralarıyla meşhur’

Gazeteci Ragıp Soylu, Fidan’ın işaret ettiği “mücadele ortaklığı”na yönelik “İki lider de muhafazakar, müessese nizama karşı, uluslarası siyasette uluslarınınn önceliğine ve üstünlüğüne inanıyorlar. NATO, AB, BM gibi organizasyonlara şüpheyle yaklaşıyorlar. Kürtaj karşıtlığı, trans karşıtlığı gibi daha dini ve ruhani meselelerde de ortak paydadalar. Ama bence tüm bunların ötesinde Trump, Erdoğan’ı gerekirse savaş açmaktan çekinmeyecek, sert taktiklerle oynayabilen; gerekirse de yumuşak hareket edebilen güçlü bir lider olarak görüyor ve bence kendine bazı açılardan örnek alıyor. Diğer yandan, Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı olarak sert gücünü kullanabilen ve bunu da kendi imkanlarıyla yapabilen bir ülke olduğunu görüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan

Türkiye’nin askeri gücüne ve savunma sanayi alanındaki gelişmelere değinen Soylu, “Türkiye, NATO ve ABD yardımı olmadan Suriye’den Karadağ’a, oradan Libya, Somali, Katar ve Çad’a kadar çok farklı coğrafyalarda koordineli adımlar atabilen jeopolitik bir güç. Trump da bunun bilincinde, Türkiye’nin Suriye üzerinde doğal güçlü bir aktör olduğunu düşünüyor. Başka bir ifadeyle, burası senin yetki alanına girer gibi bakıyor. Bu sözlerden anlaşılan bu” ifadelerini kaydetti. 

Trump ile Erdoğan’ın anlaşma yapmaya yakın olduklarını düşündüğünü belirten Soylu, “Trump, büyük anlaşmalarla ve bunların pazarlanmasıyla içeride ve dışarıda etki arttırma derdinde. Erdoğan da geçmişte defalarca görüldüğü üzere al-ver anlaşmaları dahil, halka kolayca anlatabileceği ve kendisini güçlü konuma koyacak bir pazarlığa çok açık. Bu yüzden de sürekli aniden yaptığı 180 derecelerle meşhur” diye konuştu.