Marmara Denizi'nde Müsilaj Sorunu Yeniden Gündemde

Marmara Denizi'nde 2021 yılında ortaya çıkan müsilaj, son dönemde tekrar yoğun bir şekilde gözlemlenmeye başlandı. Tekirdağ'da dalgıç eğitmeni Ömer Gezgin tarafından yapılan görüntülemelerde, müsilajın hem balıkçıların ağlarına yapıştığı hem de deniz ekosistemine zarar verdiği belirlendi. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, müsilajın varlığının son zamanlarda Tekirdağ kıyılarında arttığını ifade etti.

“Marmara Denizi'nde müsilajı oluşturan üç temel sebep var: sıcaklık artışı, durağanlık ve kirlilik.” - Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer

Prof. Dr. Tecer, Marmara Denizi'ne günde toplam 8 milyon ton atık su deşarj edildiğini ve bunun müsilajın oluşumuna neden olan önemli bir etken olduğunu belirtti. Bu deşarjların yarısının biyolojik arıtma ile arıtıldığını, ancak azot ve fosfor miktarının bitkisel planktonlar için besin kaynağı oluşturduğunu vurguladı.

Anahtar Bulgular

• Marmara Denizi'nde son dönemde müsilaj yoğunluğu artmıştır.
• Günde 8 milyon ton atık su Marmara Denizi'ne deşarj edilmektedir.
• Müsilaj, deniz canlılarının yaşam alanlarını tehdit etmekte ve oksijen üretimini engellemektedir.
• Çanakkale'deki bazı balıkçılar müsilaj nedeniyle av sezonunu 1 ay erken kapatmıştır.
• Bazı türlerin yok olduğu, oksijensiz yaşamaya alışkın omurgasızların çoğaldığı gözlemlenmektedir.

Çanakkale'de müsilajın etkisini artırması nedeniyle bazı balıkçılar, 15 Nisan'da kapanacak av sezonunu bir ay erken kapatma kararı aldı. Deniz Ürünleri Avcıları Üreticileri Merkez Birliği (DEM-BİR) Çanakkale-Tekirdağ Bölge Birliği Başkanı Naci Karabiber, müsilajın avcılığı imkansız hale getirdiğini söyledi. Karabiber, “Marmara Denizi'nde müsilajın 5 yıl üst üste devam etmesi durumunda sucul yaşamın biteceğini” ifade etti.

Müsilajın deniz ekosistemine olan etkileri, turizm ve balıkçılık faaliyetlerini ciddi şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Uzmanlar, müsilaj sorununu çözmek için atık su deşarjlarının önüne geçilmesi ve ileri biyolojik arıtma teknolojilerinin uygulanması gerektiğini vurguluyor.